YAZAN: Emine KAMÇI
Bir insan için ürkütücü bir ortamdı. Bir an için kendimi o tünelde yürürken düşündüm. Soğuk ve karanlık. Bir de ansızın ortalığı dolduran trenin dayanılmaz gürültüsü. Gerçekten de tüyler ürpertici bir şey.
Bu durum, benim için böyleyken, peki, cılız sesleri çıkaran o güzel yaratıkları, o kocaman ses, bir bomba etkisiyle eritip yok etmez mi?
Eriyip yok olmadılar ama sağa sola kaçışıp kendilerine birer delik aradılar. Yoktu; gizlenebilecekleri iğne deliği kadar bile yer bulamadılar. Her yan taş, her yan merdiven, her yan kaskatı beton yığınıydı. Çaresiz, ortalık yerde kalakalmışlardı. Bu kez soğuktan değil, korkudan tir tir titriyorlardı.
Ben de soğuktan tir tir titreyerek metro beklerken, kulağıma gelen yavru kedi miyavlamaları, bunları aklıma getiriverdi.
Gerçi onlar için bir tehlike daha vardı. Bu da tünel boyunca uzanan tren raylarıydı!
Telaşla sağa sola kaçışırlarken Raylara düşmeleri ve sonra bir kâğıt gibi ezilmeleri başlı başına tehlikeydi, her şeyin bitişiydi.
Seslerini ilk işittiğimde, ‘güzel yaratıklar’ dedim kendi kendime, kedi yavruları için. Onları yakından görmüş, onlara dokunmuş değildim ama, yine de güzel olduklarını bilirdim. Evet, güzeldi onlar. Bütün kediler güzeldi. Yavrusu, anası, babası, hepsi, hepsi güzel gelirdi bana. Daha geçenlerde, yolda yürürken ardım sıra, daha doğrusu, tepem sıra gaklayarak gelen bir kargayı anımsıyorum. Öyle ki beni tanımış da peşime düşmüştü sanırsınız. Belki de öyleydi gerçekten. Hem kargalar zekilikleriyle bilinmez miydi? Bir yerlerden aşırdıkları tek bir cevizi taa yukarılardan yere fırlatarak kırması, neyle açıklanabilirdi sizce?
Onları da severim. Örneğin evinizin balkonunun çevresinde, bir martının, bir güvercinin kanat çırpışı, bir kumrunun guguklaması, bir serçenin cıvıldaması hangimizin yüreğini şenlendirmez ki? Sevdiğim, güzel bulduğum hiçbir şey yok olsun istemem yeryüzünden. Güzel olmakla kalmaz, yaşamımızı da güzelleştirip bizi iyileştirirler de üstelik. Ben buna yürekten inanan biriyim. Bir söylentiye göre, dahası bir uzmana göre, bir kediyi okşamak, kalp sağlığına iyi geliyormuş. Evinde kedi besleyenler bilir; bir yeriniz ağrısa, bu başınız, mideniz, karnınız olabilir; bu durumda sevgili kediniz gelip oranıza çöreklenmez mi? Şahsen ben bir zamanlar kedi besleyen biri olarak bunu çok kez yaşamışımdır. Üzüntülü anlarınızda yanınıza sokularak sizi iyi hissettirmeyi de başarırlar üstelik. Ne var ki her geçen gün bu güzellikler elimizden kayıp gidiyor ve bir bir yok oluyorlar işte. Kediler kısırlaştırılıyor, dahası öldürülüyor, köpekler zehirleniyor, Ormanlar yakılıyor, kuşları, ağaçları, çiçekleri, farkına vardığımız varmadığımız canlıları yitiriyoruz, oysa kendimizi bitiriyoruz.
Görüyorsunuz ya, bir tünel macerasından nerelere geldim. Kulağıma gelen bir kedi miyavlaması, bana neleri çağrıştırdı?
Yüreklerinizin doğa sevgisiyle dopdolu olması dileklerimle. Sevgiyle kalın.
Bir insan için ürkütücü bir ortamdı. Bir an için kendimi o tünelde yürürken düşündüm. Soğuk ve karanlık. Bir de ansızın ortalığı dolduran trenin dayanılmaz gürültüsü. Gerçekten de tüyler ürpertici bir şey.
Bu durum, benim için böyleyken, peki, cılız sesleri çıkaran o güzel yaratıkları, o kocaman ses, bir bomba etkisiyle eritip yok etmez mi?
Eriyip yok olmadılar ama sağa sola kaçışıp kendilerine birer delik aradılar. Yoktu; gizlenebilecekleri iğne deliği kadar bile yer bulamadılar. Her yan taş, her yan merdiven, her yan kaskatı beton yığınıydı. Çaresiz, ortalık yerde kalakalmışlardı. Bu kez soğuktan değil, korkudan tir tir titriyorlardı.
Ben de soğuktan tir tir titreyerek metro beklerken, kulağıma gelen yavru kedi miyavlamaları, bunları aklıma getiriverdi.
Gerçi onlar için bir tehlike daha vardı. Bu da tünel boyunca uzanan tren raylarıydı!
Telaşla sağa sola kaçışırlarken Raylara düşmeleri ve sonra bir kâğıt gibi ezilmeleri başlı başına tehlikeydi, her şeyin bitişiydi.
Seslerini ilk işittiğimde, ‘güzel yaratıklar’ dedim kendi kendime, kedi yavruları için. Onları yakından görmüş, onlara dokunmuş değildim ama, yine de güzel olduklarını bilirdim. Evet, güzeldi onlar. Bütün kediler güzeldi. Yavrusu, anası, babası, hepsi, hepsi güzel gelirdi bana. Daha geçenlerde, yolda yürürken ardım sıra, daha doğrusu, tepem sıra gaklayarak gelen bir kargayı anımsıyorum. Öyle ki beni tanımış da peşime düşmüştü sanırsınız. Belki de öyleydi gerçekten. Hem kargalar zekilikleriyle bilinmez miydi? Bir yerlerden aşırdıkları tek bir cevizi taa yukarılardan yere fırlatarak kırması, neyle açıklanabilirdi sizce?
Onları da severim. Örneğin evinizin balkonunun çevresinde, bir martının, bir güvercinin kanat çırpışı, bir kumrunun guguklaması, bir serçenin cıvıldaması hangimizin yüreğini şenlendirmez ki? Sevdiğim, güzel bulduğum hiçbir şey yok olsun istemem yeryüzünden. Güzel olmakla kalmaz, yaşamımızı da güzelleştirip bizi iyileştirirler de üstelik. Ben buna yürekten inanan biriyim. Bir söylentiye göre, dahası bir uzmana göre, bir kediyi okşamak, kalp sağlığına iyi geliyormuş. Evinde kedi besleyenler bilir; bir yeriniz ağrısa, bu başınız, mideniz, karnınız olabilir; bu durumda sevgili kediniz gelip oranıza çöreklenmez mi? Şahsen ben bir zamanlar kedi besleyen biri olarak bunu çok kez yaşamışımdır. Üzüntülü anlarınızda yanınıza sokularak sizi iyi hissettirmeyi de başarırlar üstelik. Ne var ki her geçen gün bu güzellikler elimizden kayıp gidiyor ve bir bir yok oluyorlar işte. Kediler kısırlaştırılıyor, dahası öldürülüyor, köpekler zehirleniyor, Ormanlar yakılıyor, kuşları, ağaçları, çiçekleri, farkına vardığımız varmadığımız canlıları yitiriyoruz, oysa kendimizi bitiriyoruz.
Görüyorsunuz ya, bir tünel macerasından nerelere geldim. Kulağıma gelen bir kedi miyavlaması, bana neleri çağrıştırdı?
Yüreklerinizin doğa sevgisiyle dopdolu olması dileklerimle. Sevgiyle kalın.
Yorumlar
Bu yazı için yorum mevcut değil.
Dilerseniz Buradan yeni yorum gönderebilirsiniz.