YAZAN: PSİKOLOG Şule SEPİN İÇLİ
Geçim sıkıntılarının giderek arttığı günlerdeyiz. Gelirlerini dikkate alarak ayağını yorganına göre uzatanlar olduğu gibi, bir o kadar da çaresiz insanlar var. Bu çaresizlik kimi zaman şiddeti, kimi zaman da kısa yoldan para kazanmayı getirebiliyor. Hele bir de kişide para yönetimi konusunda davranış bozukluğu, dürtü denetim bozukluğu varsa, işler kötüye gidiyor. Aile üyeleri de bu olaylardan olumsuz etkileniyor.
Eşi kumar, iddia, borsa, at yarışları, oynayan insanlara ki bu eylemlere başkaları da eklenebilir, “onu ikna et, tedavi görsün” demek işi kolaylaştırmıyor. Eğer kişide bir davranış bozukluğu varsa, kendisinin bu davranışlarının bir bozukluk olabileceğinden kaygı duyması gerekir. Ayrıca tedavi için ekonomik durumları yeterli mi? Bu koşulları da dikkate almak önemli.
Peki, hangi sorunlar ve koşullar olursa, para yönetimiyle ilgili davranış bozukluğu ortaya çıkar? Örnekler üzerinden açıklayacak olursak; bir kişi arkadaşlarıyla bir araya geldiğinde kâğıt oynuyor ve sonunda kaybeden taraf yemek ısmarlıyorsa, at yarışı oyununa meraklı olan biri özel harcamalarından küçük bir miktar ayırıp at yarışı oynuyorsa, bunlar kişiyi ve ailesini tehlikeye atacak durumlar değildir. Bu tür oyunları sürekli oynuyorsa, kazandığı parayı bütçe planlaması yapmadan bu oyunlara yatırıyorsa, kaybettikçe kazanmak için kazandıkça da daha çok kazanmak için oynuyorsa, başkalarından borç alıp ödeyemeyecek duruma geliyorsa, maaş ve kredi kartları doluysa ve bankalardan sürekli bir kredi çekme arayışına giriyorsa, bu kişide bir davranış bozukluğu olduğundan söz edebiliriz.
Dürtü denetim bozukluğu durumunda, kişi bu alışkanlığından kurtulamaz. İradesine hâkim olamadığı için düşünmeden bu oyunları oynar. Kafasında sürekli para kazanma, kaybetse bile daha fazlasını kazanabileceğine inanma, zengin olma, gerçekleştiremeyeceği düşler kurma gibi düşünceleri vardır. Bunların yanlış olduğunu bilse de doğrusunu yaşama geçiremez. Ayrıca böylesi savurgan davranışları olan kişi, ciddi bir sıkıntı olana kadar yaptıklarını ailesiyle paylaşmaz, saklar. Paylaştığı zaman da tüm borçlarını anlatmak yerine, bir kısmını anlatır, yalan söyleme eğilimi vardır. Önce suçluluk duygusu yaşar. Borçlarını ödeme konusunda sorumlulukları üzerine almazsa, yakınları sürekli borçlarını kapatırsa, suçluluk duyma, yerini başkalarını suçlama, yaptığı yanlışlarda sürekli bahaneler bulma, bu yaptığının son olacağına başkalarını inandırma davranışlarına bırakır.
Genellikle sorun yaşatan değil de bu sorundan etkilenen insanlar çözüm üretmeye çalışıyorlar. Oysa çözümü birlikte üretmek gerekir. Kumar oynama üzerinden gidelim. Eşinin borçlarını öğrenen bir kadın, panik olur ve borçları ödemek için abartılı bir fedakârlığa girerse, borç yapan kişi yaptığı davranışın bedelini ödememiştir. Nasıl olsa borçlarını kapatan biri vardır. Ona güvenir. Aynı davranışlarını sürdürür. Sürekli fedakârlık eden kadın tükenme noktasına gelmiştir. Artık borçları kapatacak maddi gücü kalmamıştır. Evini barkını borç uğruna satan insanların olduğuna tanık olmuşuzdur. Boşanmak isteyince, suçlu yine kadın olur. Çünkü şimdiye kadar fedakârlık eden kadına ne olmuştur? Neden başka bir çözüm üretememiştir.
Bu yöntemlerin tümü sağlıksızdır. Burada kültürel beklentiler ve kişisel kaygılar devreye giriyor. Bizim kültürümüzde, yardımlaşma yanlış kodlanmış durumda. “her ailede ekonomik sorunu olan biri var. Diğerleri de ona yardım eder. Hep böyle olur” Cümlelerini o kadar sık duymuşuzdur ki bir süre sonra bu desteği çok doğalmış gibi algılamaya başlarız. “Ödeme artık, sorumluluğunu bilsin. Sürekli sen destek olursan, alışır, hep senden bekler. Yapmadığın zaman da sana kızar” diyenlere, “ne yapayım? Başına bir şey gelirse, yine bizi bulacak.” Şeklinde yanıtlar veririz.
İşin kişisel boyutunda da başkalarının dediklerini dikkate alma, çevreden olumlu, onay sözleri duyma gereksinimi, kaybetme korkusu gibi özelliklerin devreye girmesi söz konusu olabilir. Eşinin borcunu kapatan kadına, “helal olsun, ne güzel sorunları çözüyor, eşine bağlı, yuvasını kurtarmak için kol kanat geriyor” denince, o kadın onay alma sözlerine teslim olmuş demektir. “Borcunu kapatmak için çaba göstermezsem, beni suçlar, başına bir iş getirir, onu kaybederim” şeklinde düşünen kadın, emeğini, kazandıklarını, sonuç olarak kendini kaybetmiştir. Bu tür kişilik sorunları olan bir insan, başkalarının söylediği önemli tavsiyeleri duymaz ve sürekli kendisine neden bularak olayı kapatır. Aslında kendisini kandırmıştır. Eşinin bir daha yapmayacağına kendisini inandırır. Oysa bu olayın aynısı birçok kez yaşanmıştır. Kaybetme korkusunu bastırmak için eşine güvenmeye gereksinim duyar. Bir süre evin para yönetimini üstlenir, onun düzeldiğine inanarak para yönetiminin bazı kalemlerini yeniden eşine verir. Sonunda aynı olaylar yeniden yeniden yaşanır. Kadına övgüler yağdıran çevre, suçlayıcı sözler söylemeye başlar.
Bu saptamalar deneyimlerle sabittir. Bir psikoloğun kendiyle yüzleşmesi, olayları ne kadar içselleştirdiğinin göstergelerinden biridir. Yaşadığı olayları içselleştiremeyen bir psikoloğa kendi adıma ben güvenemem. Ben de bunları yaşadım. Çünkü kişiliğim, insan oluşum, mesleğimden önce geliyor. “Eşim kumar oynuyor, onu nasıl vaz geçirebilirim?” diyen bir danışanıma destek olduğum oldu. Eğer bu yaptıklarımla yüzleşmiş olsaydım, olayı içselleştirir, danışanlarıma daha çok destek olabilirdim. “Onu değiştiremezsin, önce tedavi olmayı kendi istemeli.” Sözlerini sıralamak yerine, onun yapması gerekenleri, önerileri, seçenekleri sunabilirdim ve bunların tümünü birlikte irdeleyebilirdik. İşin acı yanı ben de eşimin yaptığı borçları kapatabilmek için arkadaşlarımdan yardım istedim. Kişisel gereksinimlerimi göz ardı ederek tasarruf tedbirleri uyguladım. O talep etmeden, hayallerine ortak oldum ve kredi çektim. Bütçe yönetimini elime aldığım halde o buna razıyken, kendiliğimden bazı ödemeleri onun yapmasını istedim. Tepkilerimi tavır alarak değil, üzüntü, kızgınlık duygularını içeren sözler sarfederek gösterdim. Kültürel kodların etkisinde olan sağlıksız sözleri dinledim hep. Az da olsa doğru yolu gösteren dostlarımın söylediklerini haklı bulmama karşın, uygulayamadım. Hep onu kaybetmekten korkuyordum. Üzülmesini istemiyor, ona kıyamıyordum. Sonunda maddi ve manevi kayıplarım oldu. En korkunç olanı da kendimi kaybetmemdi. Kendimi bulmam için çok çaba harcadım. “Bir psikolog bunu yaparsa, başkasının böyle yapması doğal.” Diyen, benim gibi kendisini kandırmış olur. Bunun yerine yaşanmışlıklardan örnek alabilmek de mümkün. Nitekim az da olsa kendini korumayı psikolojik destek almadan da bilen insanlar var.
Kendimizi, bu kadar zor değiştirebilirken, acaba başkalarını nasıl değiştirebiliriz? Bu sorunları yaşayanlar giderek artacak. Geçim sıkıntılarımız karşısında, bunu fırsat bilenler bizi sömürme yolları geliştiriyorlar. Bankalar internet üzerinden kredi üzerine kredi veriyor. Ev kredisi çekerken, yaptıkları araştırmaların hiç biri bu tür kredilerde geçerli değil. “Onlar da çekmesinler, akıllarını kullansınlar” demek, ilgili kurumların sorumluluklarından kurtulmaları için bir araç. Para karşılığı üretilen oyunlar artıyor ve insanlar özendiriliyor. Bunlara önlem alınmalı.
Bu olumsuz gelişmeleri fark eden ve bu sorunları yoğun yaşayanların yine de yapabilecekleri var. Para yönetimini siz üstlenmelisiniz. Maaş, kredi kartlarının denetimi sizde olmalı. “Bunu yaparsam, kendisini kötü hisseder” şeklinde düşünmemelisiniz. Hatayı yapan bedelini öderse, bu davranışlarını azaltabilir. Bunları yapmaya karar verirken, iyice düşünmeli, kararlarınızın arkasında durmalısınız. Bu denetlemek değil, önlem almaktır. Başkalarının aldığınız önlemlerle ilgili yorum yapmasına izin vermemeli, duyduğunuz bu yorumları görmezden gelmelisiniz. Sizi anlayan, empati kuran dostlarınıza kulak vermelisiniz. Yakın çevrenin tutarlı davranması da çok önemli. Siz bu önlemleri alırken, aile bireyi ona başka bir fırsat tanımamalı. Bunları aile bireyleriyle konuşmalı, doğabilecek sonuçları somut örneklerle anlatmalısınız. Sürekli üzülme, ağlama, öfke duyma gibi yakınmalar yerine alacağınız tavırlara yoğunlaşmalısınız. Bilginiz dışında eşinizin borçlanması, sinir bozucu bir durumdur. Sürekli konuyu açıp tartışmak, içinizde biriktirdiğiniz öfkeyi boşaltmak, sağlıklı davranışlar değildir. Bu yakınma davranışları, karşınızdaki kişinin olayı ciddiye almasını sağlamaz. Alacağınız somut tavırlar daha sağlıklıdır. Karşınızdakinin harekete geçtiğinizi anlamasına katkıda bulunur.
Tedavi olmayı kabul ediyorsa, gitmeli, ancak bunu gerçekten istediğinden emin olmalısınız. Nasıl mı? Tedavi olmazsa, ilişkinizin biteceğini kesin bir dille söylediniz, o da kabul etti. Fakat siz bir araya gelince, tedavi olmak istemedi. Tedaviye başladığından emin olduktan sonra bir arada olmayı sağlayabilirsiniz. Tedaviyi bırakma ve aksatmasına kesin bir tavırla izin vermemelisiniz. Konuyla ilgili kitaplar okumak ve internet üzerinden araştırmak da yol gösterir. Bu süreçler, eşler ve yakınları için de çok ağırdır. Bu nedenle koşullarınız uygunsa, siz de psikolojik destek alabilirsiniz. Bu konularda çalışan uzmanları seçmeniz çok yararlı olacaktır.
Bu tavsiyeleri uyguladınız ve sonuç değişmedi. Abartılı fedakârlık yaptığınızda da sonuç değişmeyecektir. En azından maddi ve manevi kayıplarınız bu kadar ağır olmayacaktır. Kendinizi korumanız da çok önemli. Kaybettiklerinizin yanında, kazandıklarınız daha fazla olacaktır. Yaşadığınız sorunları çözerken umudumuzu kaybetmemeniz de çok değerli. Bu tavsiyelere uymayı denemek isteyenlere şimdiden kolay gelsin. Başta zorlanabilirsiniz. Bunları uyguladıkça, kendinizi daha güçlü hissedeceğinizden emin olabilirsiniz. Sorun çözme becerinizi, gücünüzü, somut olarak uygulayabileceklerinize yoğunlaştırmanız dileğiyle.
17 Ekim 2022
Geçim sıkıntılarının giderek arttığı günlerdeyiz. Gelirlerini dikkate alarak ayağını yorganına göre uzatanlar olduğu gibi, bir o kadar da çaresiz insanlar var. Bu çaresizlik kimi zaman şiddeti, kimi zaman da kısa yoldan para kazanmayı getirebiliyor. Hele bir de kişide para yönetimi konusunda davranış bozukluğu, dürtü denetim bozukluğu varsa, işler kötüye gidiyor. Aile üyeleri de bu olaylardan olumsuz etkileniyor.
Eşi kumar, iddia, borsa, at yarışları, oynayan insanlara ki bu eylemlere başkaları da eklenebilir, “onu ikna et, tedavi görsün” demek işi kolaylaştırmıyor. Eğer kişide bir davranış bozukluğu varsa, kendisinin bu davranışlarının bir bozukluk olabileceğinden kaygı duyması gerekir. Ayrıca tedavi için ekonomik durumları yeterli mi? Bu koşulları da dikkate almak önemli.
Peki, hangi sorunlar ve koşullar olursa, para yönetimiyle ilgili davranış bozukluğu ortaya çıkar? Örnekler üzerinden açıklayacak olursak; bir kişi arkadaşlarıyla bir araya geldiğinde kâğıt oynuyor ve sonunda kaybeden taraf yemek ısmarlıyorsa, at yarışı oyununa meraklı olan biri özel harcamalarından küçük bir miktar ayırıp at yarışı oynuyorsa, bunlar kişiyi ve ailesini tehlikeye atacak durumlar değildir. Bu tür oyunları sürekli oynuyorsa, kazandığı parayı bütçe planlaması yapmadan bu oyunlara yatırıyorsa, kaybettikçe kazanmak için kazandıkça da daha çok kazanmak için oynuyorsa, başkalarından borç alıp ödeyemeyecek duruma geliyorsa, maaş ve kredi kartları doluysa ve bankalardan sürekli bir kredi çekme arayışına giriyorsa, bu kişide bir davranış bozukluğu olduğundan söz edebiliriz.
Dürtü denetim bozukluğu durumunda, kişi bu alışkanlığından kurtulamaz. İradesine hâkim olamadığı için düşünmeden bu oyunları oynar. Kafasında sürekli para kazanma, kaybetse bile daha fazlasını kazanabileceğine inanma, zengin olma, gerçekleştiremeyeceği düşler kurma gibi düşünceleri vardır. Bunların yanlış olduğunu bilse de doğrusunu yaşama geçiremez. Ayrıca böylesi savurgan davranışları olan kişi, ciddi bir sıkıntı olana kadar yaptıklarını ailesiyle paylaşmaz, saklar. Paylaştığı zaman da tüm borçlarını anlatmak yerine, bir kısmını anlatır, yalan söyleme eğilimi vardır. Önce suçluluk duygusu yaşar. Borçlarını ödeme konusunda sorumlulukları üzerine almazsa, yakınları sürekli borçlarını kapatırsa, suçluluk duyma, yerini başkalarını suçlama, yaptığı yanlışlarda sürekli bahaneler bulma, bu yaptığının son olacağına başkalarını inandırma davranışlarına bırakır.
Genellikle sorun yaşatan değil de bu sorundan etkilenen insanlar çözüm üretmeye çalışıyorlar. Oysa çözümü birlikte üretmek gerekir. Kumar oynama üzerinden gidelim. Eşinin borçlarını öğrenen bir kadın, panik olur ve borçları ödemek için abartılı bir fedakârlığa girerse, borç yapan kişi yaptığı davranışın bedelini ödememiştir. Nasıl olsa borçlarını kapatan biri vardır. Ona güvenir. Aynı davranışlarını sürdürür. Sürekli fedakârlık eden kadın tükenme noktasına gelmiştir. Artık borçları kapatacak maddi gücü kalmamıştır. Evini barkını borç uğruna satan insanların olduğuna tanık olmuşuzdur. Boşanmak isteyince, suçlu yine kadın olur. Çünkü şimdiye kadar fedakârlık eden kadına ne olmuştur? Neden başka bir çözüm üretememiştir.
Bu yöntemlerin tümü sağlıksızdır. Burada kültürel beklentiler ve kişisel kaygılar devreye giriyor. Bizim kültürümüzde, yardımlaşma yanlış kodlanmış durumda. “her ailede ekonomik sorunu olan biri var. Diğerleri de ona yardım eder. Hep böyle olur” Cümlelerini o kadar sık duymuşuzdur ki bir süre sonra bu desteği çok doğalmış gibi algılamaya başlarız. “Ödeme artık, sorumluluğunu bilsin. Sürekli sen destek olursan, alışır, hep senden bekler. Yapmadığın zaman da sana kızar” diyenlere, “ne yapayım? Başına bir şey gelirse, yine bizi bulacak.” Şeklinde yanıtlar veririz.
İşin kişisel boyutunda da başkalarının dediklerini dikkate alma, çevreden olumlu, onay sözleri duyma gereksinimi, kaybetme korkusu gibi özelliklerin devreye girmesi söz konusu olabilir. Eşinin borcunu kapatan kadına, “helal olsun, ne güzel sorunları çözüyor, eşine bağlı, yuvasını kurtarmak için kol kanat geriyor” denince, o kadın onay alma sözlerine teslim olmuş demektir. “Borcunu kapatmak için çaba göstermezsem, beni suçlar, başına bir iş getirir, onu kaybederim” şeklinde düşünen kadın, emeğini, kazandıklarını, sonuç olarak kendini kaybetmiştir. Bu tür kişilik sorunları olan bir insan, başkalarının söylediği önemli tavsiyeleri duymaz ve sürekli kendisine neden bularak olayı kapatır. Aslında kendisini kandırmıştır. Eşinin bir daha yapmayacağına kendisini inandırır. Oysa bu olayın aynısı birçok kez yaşanmıştır. Kaybetme korkusunu bastırmak için eşine güvenmeye gereksinim duyar. Bir süre evin para yönetimini üstlenir, onun düzeldiğine inanarak para yönetiminin bazı kalemlerini yeniden eşine verir. Sonunda aynı olaylar yeniden yeniden yaşanır. Kadına övgüler yağdıran çevre, suçlayıcı sözler söylemeye başlar.
Bu saptamalar deneyimlerle sabittir. Bir psikoloğun kendiyle yüzleşmesi, olayları ne kadar içselleştirdiğinin göstergelerinden biridir. Yaşadığı olayları içselleştiremeyen bir psikoloğa kendi adıma ben güvenemem. Ben de bunları yaşadım. Çünkü kişiliğim, insan oluşum, mesleğimden önce geliyor. “Eşim kumar oynuyor, onu nasıl vaz geçirebilirim?” diyen bir danışanıma destek olduğum oldu. Eğer bu yaptıklarımla yüzleşmiş olsaydım, olayı içselleştirir, danışanlarıma daha çok destek olabilirdim. “Onu değiştiremezsin, önce tedavi olmayı kendi istemeli.” Sözlerini sıralamak yerine, onun yapması gerekenleri, önerileri, seçenekleri sunabilirdim ve bunların tümünü birlikte irdeleyebilirdik. İşin acı yanı ben de eşimin yaptığı borçları kapatabilmek için arkadaşlarımdan yardım istedim. Kişisel gereksinimlerimi göz ardı ederek tasarruf tedbirleri uyguladım. O talep etmeden, hayallerine ortak oldum ve kredi çektim. Bütçe yönetimini elime aldığım halde o buna razıyken, kendiliğimden bazı ödemeleri onun yapmasını istedim. Tepkilerimi tavır alarak değil, üzüntü, kızgınlık duygularını içeren sözler sarfederek gösterdim. Kültürel kodların etkisinde olan sağlıksız sözleri dinledim hep. Az da olsa doğru yolu gösteren dostlarımın söylediklerini haklı bulmama karşın, uygulayamadım. Hep onu kaybetmekten korkuyordum. Üzülmesini istemiyor, ona kıyamıyordum. Sonunda maddi ve manevi kayıplarım oldu. En korkunç olanı da kendimi kaybetmemdi. Kendimi bulmam için çok çaba harcadım. “Bir psikolog bunu yaparsa, başkasının böyle yapması doğal.” Diyen, benim gibi kendisini kandırmış olur. Bunun yerine yaşanmışlıklardan örnek alabilmek de mümkün. Nitekim az da olsa kendini korumayı psikolojik destek almadan da bilen insanlar var.
Kendimizi, bu kadar zor değiştirebilirken, acaba başkalarını nasıl değiştirebiliriz? Bu sorunları yaşayanlar giderek artacak. Geçim sıkıntılarımız karşısında, bunu fırsat bilenler bizi sömürme yolları geliştiriyorlar. Bankalar internet üzerinden kredi üzerine kredi veriyor. Ev kredisi çekerken, yaptıkları araştırmaların hiç biri bu tür kredilerde geçerli değil. “Onlar da çekmesinler, akıllarını kullansınlar” demek, ilgili kurumların sorumluluklarından kurtulmaları için bir araç. Para karşılığı üretilen oyunlar artıyor ve insanlar özendiriliyor. Bunlara önlem alınmalı.
Bu olumsuz gelişmeleri fark eden ve bu sorunları yoğun yaşayanların yine de yapabilecekleri var. Para yönetimini siz üstlenmelisiniz. Maaş, kredi kartlarının denetimi sizde olmalı. “Bunu yaparsam, kendisini kötü hisseder” şeklinde düşünmemelisiniz. Hatayı yapan bedelini öderse, bu davranışlarını azaltabilir. Bunları yapmaya karar verirken, iyice düşünmeli, kararlarınızın arkasında durmalısınız. Bu denetlemek değil, önlem almaktır. Başkalarının aldığınız önlemlerle ilgili yorum yapmasına izin vermemeli, duyduğunuz bu yorumları görmezden gelmelisiniz. Sizi anlayan, empati kuran dostlarınıza kulak vermelisiniz. Yakın çevrenin tutarlı davranması da çok önemli. Siz bu önlemleri alırken, aile bireyi ona başka bir fırsat tanımamalı. Bunları aile bireyleriyle konuşmalı, doğabilecek sonuçları somut örneklerle anlatmalısınız. Sürekli üzülme, ağlama, öfke duyma gibi yakınmalar yerine alacağınız tavırlara yoğunlaşmalısınız. Bilginiz dışında eşinizin borçlanması, sinir bozucu bir durumdur. Sürekli konuyu açıp tartışmak, içinizde biriktirdiğiniz öfkeyi boşaltmak, sağlıklı davranışlar değildir. Bu yakınma davranışları, karşınızdaki kişinin olayı ciddiye almasını sağlamaz. Alacağınız somut tavırlar daha sağlıklıdır. Karşınızdakinin harekete geçtiğinizi anlamasına katkıda bulunur.
Tedavi olmayı kabul ediyorsa, gitmeli, ancak bunu gerçekten istediğinden emin olmalısınız. Nasıl mı? Tedavi olmazsa, ilişkinizin biteceğini kesin bir dille söylediniz, o da kabul etti. Fakat siz bir araya gelince, tedavi olmak istemedi. Tedaviye başladığından emin olduktan sonra bir arada olmayı sağlayabilirsiniz. Tedaviyi bırakma ve aksatmasına kesin bir tavırla izin vermemelisiniz. Konuyla ilgili kitaplar okumak ve internet üzerinden araştırmak da yol gösterir. Bu süreçler, eşler ve yakınları için de çok ağırdır. Bu nedenle koşullarınız uygunsa, siz de psikolojik destek alabilirsiniz. Bu konularda çalışan uzmanları seçmeniz çok yararlı olacaktır.
Bu tavsiyeleri uyguladınız ve sonuç değişmedi. Abartılı fedakârlık yaptığınızda da sonuç değişmeyecektir. En azından maddi ve manevi kayıplarınız bu kadar ağır olmayacaktır. Kendinizi korumanız da çok önemli. Kaybettiklerinizin yanında, kazandıklarınız daha fazla olacaktır. Yaşadığınız sorunları çözerken umudumuzu kaybetmemeniz de çok değerli. Bu tavsiyelere uymayı denemek isteyenlere şimdiden kolay gelsin. Başta zorlanabilirsiniz. Bunları uyguladıkça, kendinizi daha güçlü hissedeceğinizden emin olabilirsiniz. Sorun çözme becerinizi, gücünüzü, somut olarak uygulayabileceklerinize yoğunlaştırmanız dileğiyle.
17 Ekim 2022
Yorumlar
Bu yazı için yorum mevcut değil.
Dilerseniz Buradan yeni yorum gönderebilirsiniz.