selvetbayraktarr@hotmail.com
Uzun, gür, kahverengi saçları, mavi kazağıyla, elleri klavyenin üzerinde çalışıyor.
HAZIRLAYAN: Selvet Bayraktar Tokat

Yine ilgi çekici bilim haberleri ile beraberiz.

Alkol bağımlılığı tedavisine umut olan çalışma: 'Hayatım değişti'

JAMA Psikiyatri dergisinde yayımlanan ve New York Üniversitesi'ndeki bilim insanları tarafından yürütülen araştırmaya göre, alkol bağımlılığı olan hastalar psilosibin destekli madde sayesinde alkol içmeyi yüzde 83 oranında azaltıyor.

93 hastadan oluşan grubu 32 hafta boyunca inceleyen araştırmacılar, psilosibin ve psikoterapi alan hastaların ilk dozdan sonraki sekiz ay içinde alkol tüketimini yüzde 83 oranında azalttığını tespit etti.

13 yaşından 25 yaşına kadar alkol tüketen ve alkol bağımlılığını yenmek için çok sayıda yönteme başvuran 32 yaşındaki Jon Kostas, bu klinik araştırmaya katıldığından beri alkol tüketimini bıraktı. Araştırmanın hayatını kurtardığını söyleyen Jon Kostas, “Sonsuza kadar minnettar ve borçluyum, hayatım değişti” dedi.

New York Üniversitesi’nin birincil eğitim hastanesi olan NYU Langone Health'nin psikiyatri başkanı Charles Marmar, yapılan çalışmanın büyük bir atılım olduğunu söyledi.

2010 yılından beri Stanford Üniversitesi Tıp Merkezi’nde çalışan Boris Heifets ise, araştırma sonuçlarının etkileyici olduğunu kabul etti. Heifets, "Alkolizmi tedavi etmek zor, bu yüzden herhangi bir başarı kayda değer" dedi.

New York Üniversitesi Langone Psikedelik Tıp Merkezi direktörü ve çalışmanın yazarı Micheal Bogenshutz, araştırmanın etkilerinin şu anki herhangi bir tedaviden çok daha büyük olduğunu söyledi. Bogenshutz, “Bu etkiler tekrarlanırsa, bunun gerçekten bir atılımı temsil edeceğini düşünüyorum” açıklamalarında bulundu.

Aziz Sancar'ın büyük keşfi: Başka bir deney yaparken beyin kanserinin tedavisini buldu

Cumhuriyet yazarı Orhan Bursalı, "Nobel ödüllü bilim insanımız Aziz Sancar yeni bir büyük keşfe daha imza attı. Sancar ve ekibi, laboratuvarlarda deneylerde çok kullanılan EdU olarak bilinen molekülün, özellikle beyin kanserlerinin tedavisinde kullanılabileceğini keşfettiler. Bulguları, acil olarak Amerikan Bilimler Akademisi’nin –PNAS– dergisinde yayımlandı." ifadeleriyle beyin kanserinde önemli bir aşama kaydedildiğini duyurdu ve Sancar'ın “Bu çok sürpriz bir buluş, büyük rastlantı, başka bir deney yaparken birden bizi şok eden çok farklı bir olay karşımıza çıktı” sözlerini aktardı.

Sancar'ın kendisine keşfini anlattığını söyleyen Bursalı, yazısını şöyle sürdürdü:

Özetle anlatayım: Kendisine Nobel kazandıran DNA Onarım Sistemi konusunda “merak ettiği” bir soruya yanıt arıyordu.

DNA’mız biliyorsunuz, dış ve iç etkenler nedeniyle, kemoterapi, ultraviyole, sigara, kötü çevre ve beslenme vb. çok sık hasara uğruyor. Fakat DNA Onarım Sistemi bu hasarı onarıyor.

Aziz Hoca diyor ki “Bunu test tüpünde kanıtlamıştık ama insan hücresi içinde de tam böyle mi oluyordu, yoksa 26 nükleotitten daha fazlası mı çıkarılıyor ve yerine daha çok nükleotid mi konuyordu, merak ettik. Bunu anlamak için de laboratuvar deneylerinde bilindik EdU isimli molekülü kullandık. Deneylerimiz beklenmedik sonuçlar verdi adeta bir şok yaşadık, EdU molekülü, sağlam DNA’da, sanki DNA hasara uğramış gibi etki yapıyor ve onarım mekanizmasını harekete geçiriyordu! Böyle bir etki beklemiyorduk! Sebebini araştırdık.

Bozulmamış sağlam hücrelerin bulunduğu besi ortamına EdU molekülü koyduk ve baktık ki hücre onarım mekanizmasını çalıştırarak bu molekülü durmadan kesip çıkartıyor. Çıkarılan molekül serbest kalınca tekrar genoma giriyor, hücre onu tekrar kesip dışarı atıyor ve kör döngü böyle devam ediyor. Sonunda EdU ile başa çıkamayan hücre ölüyor (apoptoz).

Bursalı, keşfin beyin kanseriyle ilişkisini ise şu sözlerle anlattı:

Şimdi gelelim keşfin beyin kanseriyle ilişkisine: EdU molekülünün bariyerleri aşarak beyine rahat geçtiği biliniyor. Ama kemoterapi ilaçları, mesela en çok kullanılan Cisplatin ise beyine giremiyor.

Sancar’ın ağzından: “Biz de madem EdU hücreleri bu şekilde hücreyi öldürüyor, eğer beyin kanseri olan bir hastaya verilirse beyine gider, bu kanserli hücrelerin DNA’sına girer ve nöronlara zarar vermeden tümörü öldürür, sonucuna vardık.”

İlk kez uygulamaya geçti: Kanser ve kalp hastalığı riski için önleyici DNA taraması

Avustralya'da, Monash Halk Sağlığı ve Önleyici Tıp Okulu'nun başlattığı projede 18-40 yaş arası en az 10 bin kişiye önleyici DNA taraması yapılacağı bildirildi.

Dünyanın ilk önleyici DNA tarama çalışması olduğu belirtilen çalışmada, test sırasında yüksek risk altında olduğu belirlenen kişilere, düzenli taramalar ve kontroller gibi genetik danışmanlık ve önlemler sunulacak.

Üniversiteden yapılan açıklamada, "Genç Avustralyalılar, kanser ve kalp hastalığı riskinde artış yaşayıp yaşamadıklarını öğrenmek için ücretsiz DNA testine erişebilir, bu risk erken tespit edilirse önlenebilir veya tedavi edilebilir" ifadelerine yer verildi.

Ücretsiz olduğu belirtilen testin, "tükürük örneğinin posta yoluyla alınan küçük bir tüpe yerleştirilmesi ve posta ücreti ödenmiş bir zarf içinde geri gönderilmesi" yoluyla tamamlandığı aktarıldı.

Doçent Dr. Paul Lacaze, risk altındakileri, hastalıktan sonra değil, genç ve sağlıklıyken belirlemeyi ve sağlıkları hakkında daha bilinçli kararlar vermelerini sağlamayı umduklarını kaydetti.

Gelecek sayıda görüşmek dileğiyle umutla kalın.

8 Eylül 2022

Yorumlar

Bu yazı için yorum mevcut değil.
Dilerseniz Buradan yeni yorum gönderebilirsiniz.