Yıl 1, Sayı 8, Eylül 2022

‘Kadının Güncesi’ için Selvet Bayraktar Tokat bu ay da epeyce çalışmış. Diyanet İşleri Başkan Yardımcısının kadınları hedef göstermesi; Gebze’de meslek örgütlerinden ‘Okullarda bir öğün ücretsiz sağlıklı yemek’ kampanyasına destek; İstanbul Büyükşehir belediyesinden kadın istihdamına destek; üretici kadın stantlarından toplam 4587 kadının yararlanması; gözetleme teknolojisinin yeni kurbanı, İranlı kadınların başörtüsünü denetlemek için kullanılması; vegan anneye oğlunu yetersiz beslediği için ölüme sebebiyetten müebbet hapis gibi ilginç başlıklardan oluşuyor.

‘Çoğalalım Çoğaltalım’ köşemizde Sultan Çamur Karataş bu ay ‘Kadın Savunma Ağı Mor Mekân’dan üç konukla söyleşiyor. Aysun Gençtanır, Diana, Hale Baydilli, örgütleriyle ilgili değerli aktarımlarda bulunurken her türlü ayrımcılığa, tacize, tecavüze, her bakımdan şiddete karşı çıkarak yola düştüklerini belirtiyor ve ilden ile birbirlerini savunma çağrılarını yineliyorlar.

Şule Sepin İçli ‘Bir Arkadaş Ziyareti’ adlı yazısında, bazı ailelerin ve işverenlerin engelli kadınlara karşı davranışlarını, onlar hakkındaki düşüncelerini dahası bakış açılarını sorguluyor. Öyle ki bir arkadaş ziyaretinden bile nelerin çıkabileceğini bir kez daha öğrenmiş oluyoruz. Böylece ne yerin ne zamanın ne de yaşın öğrenmeye engel olduğunu hep birlikte anlıyoruz.

Ebru Atilla, ‘Sır Mır Yok’ adlı çarpıcı bir yazısıyla yine bizimle. Kıpır kıpır yaşamının gerektirdiği tiyatro, kadınlarla ilgili projeler gibi işleri gerçekleştirirken anneliğinin aslında tüm hayatının meselesi olduğunu söylüyor ve işinden daha az anlamlı olmadığını vurguluyor.

‘Hak mı Hukuk mu Lütuf mu’ adlı köşemizde Şule Sepin İçli, avukat Özlem Ayata’yla vesayet hakkında söyleşiyor. Kimler, hangi durumlarda vesayet altına alınıyor, bunun için kanıt gerekiyor mu gibi konular irdelenerek örneklerle açıklanıyor.

‘Selvi Boylum Al Yazmalım’ köşemize ‘Gülbahar’ın Şarkıları’ adlı öyküsüyle ilk kez konuk olan Ebru Bozcuk bu yazının hepimizden izler taşıdığını, birçoğumuzun yaşamına dokunan öğeler barındırdığını ifade ederken, en sonunda Gülbahar’ın ‘İçi dışı gülbahar’ olarak olması gereken yeri seçip gittiğini vurguluyor.

‘Nasıl Yaşlanır Martılar?’ Yayla Boztaş’ın bu yazısında, yaşlılığın getirmiş olduğu izleri mizahi bir dille çeşitli objelere, nesnelere benzeterek bu izlerin insan üzerinde bıraktığı etkileri yumuşatma yoluyla yaşamı eğlenceli hale getirmeyi başardığına hep birlikte tanık oluyoruz. Böyle olunca da ortaya eğlenceli, düşündürücü, insanı güdüleyen bir yazı çıkıyor.

Selvet Bayraktar Tokat ‘Bilim Dünyasında Bu Ay’ köşesine yine yararlı ve ilginç bulacağınız bilgilerle geliyor. Psilosibin sayesinde azaltılan alkol bağımlılığı, Aziz Sancar’ın başka bir deney yaparken beyin kanserinin tedavisini bulması, ilk kez uygulamaya geçen kanser ve kalp hastalığı riski için önleyici DNA Taraması. Ayrıntıları hep birlikte görelim.

Zehra Maviş, ‘Sosyal Medyada Kadınlara Yürüyen Erkekler’ adlı bu yazısında sosyal medyanın yaygınlaşmasıyla bazı kötü niyetli erkeklerin kadınları rahatsız etme durumlarının da sıklaştığına dikkat çekerek cinselliğin bastırıldığı toplumlarda, kadınların kibar ve nazik davranışları bazı erkeklerce ilişkiye davet olarak algılanıp sıkıntı yaşandığını belirtirken aslında sorunun kız çocuğunda değil, erkek çocuğunun yetiştirilme tarzında aranması gerektiğini vurguluyor.

‘Sanatın Kadın Seslerinde’ Selvet Bayraktar Tokat yeni kadın sanat haberleriyle bizlerle. Aydilge, ‘Kadınları aşağılayan hiçbir diziye müzik yapmam!’ diyor. Çiğdem Mater’in hapishaneden gelen mektubu Venedik Film Festivalinde okundu. Ünlü balerin ve solist opera ve bale sınavını iptal ettirdi. Film tanıtımında ise ‘Demir Çeneli Melekler’ yer alıyor.

Sevgili Ergür Altan arkadaşımız, yine bir kadın diliyle sesleniyor bize, ‘Uyumsuz Kadınları İncitmeyiniz!’ adlı yazısıyla. Öyle ince, öyle kırılgan noktalara değiniyor ki bilmemiş olsak bu güzel yazının bir kadın elinden çıktığını sanabiliriz. Ergür Altan gibi kadınlarla empati yapabilen, onları içtenlikle anlayan erkeklerin çoğalmasını da umut ediyoruz.

Emine Ortakaya, ‘Bacıyân-ı Rûm (ANADOLU BACILARI)’ adlı yazısında Anadolu Selçukluları döneminde, eğiten, üreten bir kadın örgütlenmesini duyuruyor bize. İlginizi çekeceğini umuyoruz.

Buket Başaran Akkaya ‘Arı Kovanı’ köşemizde bu ay dublaj sanatçısı ve Oyuncu Burcu Başaran Yanger’ ile söyleşiyor. Kaliteli dublaj nasıl olur, kimler dublaj sanatçısı olabilir, karşılaşılan zorluklar nelerdir, senkron tutturmanın önemi gibi konulara değinilirken, geçmişe göre bu işlerin teknoloji sayesinde günümüzdeki kolaylığının altı çiziliyor.

Menekşe Koçak, ‘Duygularımızı İfade edebiliyor muyuz?’ köşesinde ‘Sapık Olan Kim?’ diye soruyor ve şehvetin üreme için gerekli olduğunu vurgularken, ancak bir kişinin duygusal olarak rızası alınmadan kişiyi mutsuz etmek suretiyle şehvet duygusunu tatmine çalışmanın sapıklık olduğunu dile getiriyor. Bunların daha iyi anlaşılabilmesi için de çok erken yaşlardaki eğitimin önemine değiniyor.

‘Tarihin Kadın Yüzleri’ Aynur Yurtseven ‘Roza Parks Dünyayı Değiştiren Kadın’ adlı yazısında 1943 yılında İnsan Hakları hareketinin aktif üyesi olan Roza Parks’ı anlatırken siyah ve beyazların arasındaki ayrımcılık karşısında ilk kez tarihe geçen ve başarıya ulaşan otobüs boykotu eyleminden de söz ediyor. Yazıda Roza’nın daha başka başarı öykülerini de bulacaksınız.

Emine Kamçı, ‘Tuz mu Şeker mi Yağ mı’ adlı yazısında bazı çelişkili bilgilerin gerek kendisinde gerekse başka insanlarda oluşturduğu kafa karışıklıklarından söz ediyor.

Bu kez de Aynur Yurtseven ağaçtan düşme sonucu bir ayağından engelli olan Mine’nin yaşam öyküsünü kaleme alıyor ‘İnci Tanesi’ adlı yazısıyla. Mine’nin engelli olmayan eşiyle ayrılmasının toplum baskısıyla olduğunun dile getirilmesiyle, burada da yapılan bir ayrımcılığın vurgulanması isteniyor.

‘Mucide Buluş Uygulamalar Diyarında’ köşemizde bir parodimiz var. Serap İlter’in seri halinde yapmış olduğu ve parodi çalışmalarının bir bölümü olan ‘Tanem Bir Tanem’ adlı bu güzel parodiyi sunuyoruz. Bizlerle paylaşmak istediği, tek başına oynamış olduğu bu parodide görme engellilerin karşılaştığı yanlış müdahalelere, yanlış tutumlara dikkat çekerken, bunlardan sevimli örnekler de veriyor. Ayrıca görmeyenler için yapılmış olan uygulamaların bazı durumlarda sonuç vermediğinin altı da çizilmek isteniyor. Lütfen Serap İlter’e kulak verelim.

‘Deneyimlediklerim’ köşemizde bu ay yine Rahime Söylemez Çetin geçmişe ilişkin deneyimlerini paylaşmaya devam ederken ‘Kek ve Krep Pişirirken’ diyor. Ayrıntıları öğrenmeniz için bu yazıyı okumanızı öneriyoruz.

‘Yüreğimizden Taşanlar’ köşemizde bu ay da yine Şebnem Karakuş’la birlikteyiz. Şebnem Karakuş, ‘Bulut İçen Kadın’ ve ‘Denizin Kızı ‘ adlı iki güzel şiirle sesleniyor. Fincan fincan bulut nasıl içilir, önce bunu öğreniyoruz sonra da Denizin kızının küçük serüvenini yine Karakuş’un kendi dizelerinden, kendi sesinden dinliyoruz.

Şimdi de sıra ‘Umut Şarkılarında. Kayahan ‘Neden Olmasın’ diyor. ‘Çoktan yıkılırdık biz çoktan, umut olmasa!’ diye de umudun önemini ne güzel vurguluyor. Sizlere iyi okumalar, iyi dinlemeler. Umutla kalın.