selvetbayraktarr@hotmail.com
Uzun, gür, kahverengi saçları, mavi kazağıyla, elleri klavyenin üzerinde çalışıyor.
Ahşap bir servis tahtası üzerinde çeşitli peynirler. Ön planda krem rengi kabuklu, içi sarımsı beyaz olan brie veya camembert peyniri dilimlenmiş halde. Yanında sarımsı, iri parçalara ayrılmış parmesan peyniri. Arkada yuvarlak formda ve açık renkli bir peynir ile delikli bir beyaz peynir bloğu. Tahtanın üzerinde ve peynirlerin arasında taze biberiye dalları. Arka tarafta küçük bir kapta yeşil zeytinler görünüyor.
HAZIRLAYAN: Selvet BAYRAKTAR TOKAT

Kış aylarına girmeye başladığımız bu günlerde yine rehavete kapılmadan çalışmaya devam ediyoruz. Bakalım Kasım ayındaki sayımızın bilim köşesine bu kez neler yansımış. Önce başlıklar.
• Haftada Bir Kez Bile Peynir Yiyenler Analiz Edildi: Sonuç Şaşırtıcı
• Karar Alırken Neden Başkalarını Dinlemediğimiz Ortaya Çıktı
• Yabancı Dil Duygularımızı Çeviriyor Ama Eksik Çeviriyor
• Kişiselleştirilmiş D Vitamini Tedavisi, İkinci Kalp Krizi Riskini Yarıya Düşürüyor
• Yalnız Yaşayanlarda Görülen 5 Önemli Değişim
Haftada Bir Kez Bile Peynir Yiyenler Analiz Edildi: Sonuç Şaşırtıcı
Kahvaltıların vazgeçilmez besini beyaz peynire dair yapılan bir araştırmada, bilmediğimiz faydaları ortaya çıktı. Japonya'da yapılan araştırmada, yarısı hiç peynir yemeyen, diğer yarısı ise haftada en az bir kez peynir tüketen yaklaşık 8.000 kişinin üç yıl boyunca sağlık durumları takip edildi. Çıkan sonuçtan ise peynir yiyenlerin yemeyenlere kıyasla bunama riski düşük çıktı.
Yani, peynir yiyen grubun yalnızca %3,39’unda, hiç peynir yemeyen grubun ise %4,45’inde bunama geliştiği belirlendi.
Araştırmada sadece peynir yeme alışkanlıkları değil ayrıca meyve-sebze et-balık gibi tüketim faktörlerine de bakıldı. Böylelikle peynir tüketiminin bunama riskini yüzde 21 azalttığı sonucuna varıldı. Oran düşük olsa da istatistiksel olarak peynirin koruyucu etkisi belgelenmiş oldu.
Araştırma Nutrients dergisinde yayımlandı. Ve elde edilen bulgular sonucunda süt ürünlerinin bunamanın önlenmesinde destekleyici bir rol oynadığına dair mevcut kanıtlarla uyumlu olduğu ortaya çıktı.
Bilim insanları, bu koruyucu etkinin peynirin zengin besin içeriğinden kaynaklanabileceğini düşünüyor. Peynirin protein, temel amino asitler, K2 vitamini, antioksidanlar, peptitler ve probiyotikler açısından oldukça zengin olduğu vurgulandı.
Bu maddelerden proteinler ve amino asitlerin, nöronları koruyan süreç olan "nöronal bakım" için önemli olduğu belirtilirken, K vitamininin damar sağlığı ve kalsiyum dengesinin korunması üzerinde etkili olduğu ifade edildi.
Karar Alırken Neden Başkalarını Dinlemediğimiz Ortaya Çıktı
On farklı görüş duyup, sonunda hep yapmak istediğiniz şeyi yaptığınız o hissi bilir misiniz? İnsanlık kulübüne hoş geldiniz.
Proceedings of the Royal Society B dergisinde 2025'te yayınlanan uluslararası dev bir araştırmaya göre, insanlar dünya çapında şaşırtıcı derecede benzer bir sonuca varıyor: Kimseyi dinlemiyoruz; kendimiz karar vermeyi tercih ediyoruz.
İster Almanya'da, ister Japonya'da, ister Amazon'da olsun; insanlar arkadaşlarının, uzmanların veya sözde "kalabalığın bilgeliğinin tavsiyelerine uymak yerine, kendi sezgilerini veya kişisel değerlendirmelerini takip etmeyi tercih ediyor.
Araştırma kapsamında 12 ülkeden 3.500'den fazla katılımcıya, "İş değiştirmeli miyim?" gibi kritik konularda nasıl karar aldıkları soruldu.
İster ABD gibi bireyselci, ister Endonezya veya Meksika gibi topluluk odaklı kültürlerde olsun, insanlar kendi değerlendirmelerini her zaman kolektif kararların önünde tutuyor. Çalışmanın lideri Igor Grossmann, bunu "insanların psikolojik varsayılan modu" olarak tanımlıyor.
Başka bir deyişle, çoğu zaman yanılıyor olsak bile, kendimize inanmayı tercih ediyoruz.
Peki, neden başkalarını değil de kendimizi dinliyoruz?
Araştırmacılar, bu "bildiğini okuma" halinin birkaç temel nedeni olduğunu belirtiyor:
Kontrol iyi hissettirir: Kendi verdiğimiz kararlar, beynimizdeki ödül sistemini, bizim adımıza verilen kararlardan çok daha güçlü bir şekilde harekete geçirir. Özerklik, adeta zihinsel bir enerji artışıdır.
Hatalar daha az acı verir: Toronto Üniversitesi araştırmalarına göre, insanlar kontrol kendilerindeyken aldıkları kötü kararları daha kolay tolere ediyor. Ancak tavsiye bir arkadaştan geldiyse ve sonuç kötüyse, hayal kırıklığı iki kat daha fazla oluyor.
Karar yorgunluğu: Uzman görüşleri, algoritmalar ve tavsiyelerle dolu bir dünyada, beynimiz "karar yorgunluğu" yaşıyor. Beynimiz sonunda "Bunu böyle yapacağım" diyerek enerji tasarrufu moduna geçiyor.
"Ben demiştim" yanılgısı: İnsanlar olarak bilgiyi seçici işleriz ve zaten inandığımız şeylerin doğrulanmasını ararız. "Ben demiştim" demek, sadece bir tatmin değil, nöropsikolojik bir klasiktir.
Kısacası, içgüdülerimiz bizi tatlı bir şekilde kandırıyor.
Çalışma, "sezgi" (Hissediyorum) ile "düşünme" (Düşünüyorum) arasında ayrım yapıyor. İlginç bir şekilde, araştırmalar "sezgisel" olduğunu söyleyen kişilerin otomatik olarak daha iyi kararlar almadığını, ancak bu kararlarda kendilerini daha rahat hissettiklerini gösteriyor.
Uzmanlar basit bir tavsiyede bulunuyor: Bir dahaki sefere "İçgüdülerime güveniyorum" dediğinizde, elbette onu dinleyin. Ama beyninize ve mantığınıza da bir söz hakkı verin. Çünkü sezgi, ancak mantıkla dengelendiği sürece harikadır.
Yabancı Dil Duygularımızı Çeviriyor Ama Eksik Çeviriyor
Küreselleşen dünyada birden fazla dil konuşmak artık ayrıcalık değil, gereklilik. Ancak bilim insanlarının son yıllarda dikkat çektiği çarpıcı bir olgu var: Yabancı dilde konuşmak, duygusal tepkileri zayıflatıyor. Yani, bir insan anadilinde ağlarken yabancı dilde susabiliyor. Psikodil bilim alanında yapılan araştırmalar, yabancı bir dilde düşünmenin duygusal yoğunluğu azalttığını gösteriyor. Chicago Üniversitesi’nde yürütülen bir çalışmaya göre, katılımcılar yabancı dille karar verirken daha rasyonel, daha az sezgisel davranıyor. Çünkü yabancı bir dil, beyni “otomatik duygusal tepkilerden uzaklaştırıp bilişsel kontrolü artırıyor.
Bir başka deyişle, yabancı dilde konuşmak insanı duyguların değil, mantığın hâkim olduğu bir alana taşıyor. Anadil, insanın çocukluktan itibaren tüm duygusal deneyimlerini kodladığı bir sistemdir. Sevgi sözcükleri, kavgalar, özlemler hep o dilde yaşanır. Bu yüzden, birini “seviyorum” demek ile “I love you” demek aynı duygusal ağırlığı taşımaz.
Uzmanlar, yabancı dilin duygusal yükünün az olmasını “dil-duygu hafızası kopukluğu” olarak açıklıyor.
Kişiselleştirilmiş D Vitamini Tedavisi, İkinci Kalp Krizi Riskini Yarıya Düşürüyor
ABD'de yapılan bir araştırmaya göre, daha önce kalp krizi geçirmiş hastalarda kişiselleştirilmiş D vitamini tedavisinin, ikinci kalp krizi riskini yarı yarıya düşürdüğü tespit edildi.
Science Daily sitesinin haberine göre, kalp krizi geçirmiş hastalarda kişiye özel D vitamini takviyesi uygulamasının, ikinci kalp krizi riski üzerindeki etkisi incelendi.
Araştırma kapsamında, Nisan 2017-Mart 2025 döneminde daha önce kalp krizi geçirmiş 630 hasta takip edildi.
Rastgele iki gruba ayrılan katılımcılarda bir gruba D vitamini verilmezken, diğer gruba kişiye özel D vitamini takviyesi uygulandı.
Hastaların kan seviyelerinin izlendiği ve D vitamini dozajının hastaya göre ayarlandığı klinik deneyler sonucunda, D vitamini verilen hastaların ikinci kez kalp krizi geçirme olasılığının yüzde 50 düştüğü belirlendi.
Kalp krizi, felç, kalp yetmezliği gibi "majör kardiyovasküler" vakaların takip edildiği araştırmada, katılımcıların 107'sinin bu tür hastalıklara yakalandığı tespit edildi. İki grup arasında majör kardiyak vakalara yakalanma açısından belirgin bir fark olmadığı görüldü.
Yalnız Yaşayanlarda Görülen 5 Önemli Değişim
Son yıllarda yalnız yaşama oranları dünya genelinde hızla artarken, bilim insanları bu yaşam biçiminin insan sağlığı ve davranışları üzerindeki etkilerini daha yakından incelemeye başladı. University College London (UCL) ve Harvard Sağlık Enstitüsü tarafından yapılan çalışmalar, yalnız yaşamanın hem biyolojik hem de psikolojik bir dizi değişikliği tetiklediğini ortaya koyuyor. Uzmanlara göre bu değişimler herkes için olumsuz olmak zorunda değil; ancak davranış ve sağlık alanında belirgin sonuçlar yaratıyor. İşte araştırmalara yansıyan 5 önemli bulgu.
UCL’nin 2023 yılında 7.500 yetişkin üzerinde yaptığı araştırmaya göre, uzun süre yalnız yaşayan kişilerde kortizol yani stres hormonu daha yüksek seyrediyor. Uzmanlar, sosyal temasın azalmasının beynin “tehdit algısını” artırdığını ve bunun fiziksel stres yanıtlarını tetiklediğini belirtiyor.
Harvard Tıp Fakültesi’nin yürüttüğü bir çalışmada, yalnız yaşayan bireylerin uyku süresi ve uyku kalitesinin sosyal olarak daha bağlı yaşayanlara göre daha düşük olduğu saptandı. Araştırmacılar, gece yalnız kalmanın psikolojik bir “tetikte olma” hali yarattığını ve bunun bölünmüş uykuya neden olduğunu söylüyor.
Finlandiya Ulusal Sağlık Enstitüsü’nün çalışmasına göre yalnız yaşayan yetişkinler, ortak yemek rutinlerinin olmaması nedeniyle daha düzensiz besleniyor. Araştırmalar, özellikle evde tek başına yaşayanların daha az sebze ve daha fazla hazır gıda tüketme eğiliminde olduğunu gösteriyor.
Stanford Üniversitesi tarafından yürütülen davranışsal gözlem çalışması, uzun süre yalnız yaşayan bireylerde duygusal ifade ve sosyal iletişimde hafif bir geri çekilme olduğunu ortaya koydu. Uzmanlar bunun, sosyal pratiğin azalmasından kaynaklanan doğal bir sonuç olduğunu, ancak kalıcı hale gelmeden destekle aşılabileceğini belirtiyor.
Ohio State University'nin 2022 tarihli araştırması, yalnızlık algısının bağışıklık sisteminde inflamasyon belirteçlerini artırdığını gösterdi. Araştırmacılar, yalnız yaşamanın tek başına bir risk faktörü olmadığını ancak yalnızlığın kişi tarafından negatif bir duygu olarak deneyimlenmesi halinde bağışıklığı olumsuz etkilediğini ifade ediyor.
Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) 2024 yılına ait “İstatistiklerle Aile” verilerine göre, tek kişilik hane halklarının oranı yüzde 20 seviyesine yükseldi. Aynı dönemde, ülke genelinde yalnız yaşayan bireylerin sayısının 5 milyon 300 bin seviyesini aştığı bildiriliyor.
Gelecek sayımızda yine ilgimizi çeke bilecek yepyeni bilimsel araştırmalarla buluşabilmek dileğiyle umutla kalın.
21.11.2025

Yorumlar

Bu yazı için yorum mevcut değil.
Dilerseniz Buradan yeni yorum gönderebilirsiniz.