YAZAN: Aynur YURTSEVEN
14 Mart 1868 yılında, Kanada’nın Ontario Cookspown şehrinde Emily Ferguson olarak dünyaya geldi. Babası tanınmış bir iş adamı ve toprak sahibiydi.
Doğduğu yıllar, batı medeniyetinin Rönesans ve reformlarla elde ettiği maddi refahı, temel insan hakları ve eşitlik, kadın hakları gibi sosyal haklara henüz yansıtamadığı yıllardır. O yıllarda hâlâ Batı, kendi Ortaçağından kalma, bağnaz düşüncelerde ısrar etmektedir…
19 yaşına geldiğinde, bir Anglikan rahip olan Arthur Murphy ile evlendi. Dört çocukları oldu. Çocuklarından birinin difteriden ölmesinden hemen sonra aile Edmonton Alberta’ya taşındı. Çocuğunun ölümü, Emily’nin sosyal sorumluluk sahasına çıkmasının da başlangıcını oluşturur. Bu tarihe kadar takma bir adla skeçler yazıp yayımlar. Kadın ve çocukların refahı, yaygın yoksulluk gibi sosyal konularla ilgilenen çalışmalarıyla fark edilir.
1910 yılında Emily, Edmonton Hastanesinin yönetimine giren ilk kadın olur. Hastane yönetiminde, kadınların ve çocukların sağlık hizmetlerinden daha çok yararlanması için çalışırken, bambaşka bir gerçeği fark eder. Kadın ve çocukların mülkiyet hakkının bulunmadığını, kadınların aile malını satan kocalarına karşı hiçbir hak ileri süremeyeceğini öğrenmek, Emily için bir başka eşik olur. Bu adaletsiz mülkiyet hukukuna karşı bayrak açar ve kampanya başlatır. Kampanyanın en etkili konuşmacılarından biridir.
1916 yılında kadınlar, kocalarının mal varlığının üçte birine sahip olma hakkını elde ederler. Bu başarılı kampanya ve elde ettikleri mülkiyet hakkı, Emily’nin kamuoyunda daha çok tanınmasını sağlar. Toplumu ilgilendiren her konuda sesini yükseltir, mücadele eder. Kadınların seçme hakkı için çalışan Eşit İmtiyazlar Grubunun üyesidir.
Arkadaşlarıyla birlikte o kadar çok çalışırlar ki kadınlar 1916 yılında seçme hakkını elde ederler. Kanada genelinde kadınların seçme hakkına kavuşmalarına da üç yıl vardır. Yine aynı yıl Emily ve arkadaşları fuhuşla suçlanan bir kadının yargılandığı davayı takip etmek isterler. Ancak mahkeme yargıcı bunun uygunsuz olduğunu söyleyerek kadın izleyicileri salona almaz. Bu yasak, Emily için yeni bir mücadelenin konusudur artık. Kadınların, tümüyle erkeklerden oluşan bir mahkeme salonunda yargılanmalarının adil olmadığını söyleyerek “eğer kadın izleyici alınmıyorsa, en azından kadın yargıçlar tarafından yargılanmaları gerektiğini ileri sürer.
Bu protestonun ardından Birleşik Krallığı’nın ilk sulh hâkimi olur. 1 Temmuz 1916 yılında ilk davasının yargıcı olarak kürsüye çıkmışken, savunma tarafının avukatı, Emily’nin yargılama yetkisinin olmadığını söyler. Gerekçesi çok ilginçtir. 1867 tarihli BNA. (Kuzey Amerika) Yasasında tanımlanan ‘İnsan’ kavramına kadınlar dâhil değildirler ve yasaya göre, insan olmayan bir yargıcın yargılama yetkisi de yoktur.
Emily bu yasaya meydan okumaya karşı yeni bir kampanya başlatır. Artık hedefi, 1867 tarihli yasanın kadınları insan saymayan hükmünün ortadan kaldırılmasıdır. Yasa değişikliğini yapmanın yolu olarak gördüğü için öncelikle senato üyeliğine aday olur. Ancak önce kadının ‘İnsan’ olduğunu kanıtlamak zorundadır. Kendisine katılan dört aktivist kadınla birlikte ‘Meşhur Beşliyi' kurarlar. 1867 tarihli yasaya karşı kampanya başlatırlar. Kanada Yüksek Mahkemesinin yanıtını aradığı soru şudur: Birleşik Krallık Kuzey Amerika Yasasında yer alan ‘İnsan’ tanımına kadınlar da dâhil midir? Mart 1928’de Kanada Yüksek Mahkemesi, yasada geçen ‘İnsan’ kavramına kadınların dâhil olmadığına karar verir. Emily ve arkadaşları, bu kararı Birleşik Krallık Özel Konsey Adli Komitesine taşırlar. Bu komite, en yüksek karar makamıdır artık.
18 Ekim 1929’da Adli Komite kararını açıklar. 1867 tarihli BNA. Yasasında tanımlanan ‘İnsan’ kavramına kadınlar da dâhildirler ve senatoya aday olabilirler. Emily ve arkadaşları kazanmıştır.
1933 yılından ölümüne kadar hiç senato üyesi olamamıştır. Kadınların elde ettikleri bu başarının bir simgesi olarak 1999 yılının ekim ayında, Alberto’daki Olymric Parkta, Heykeltıraş Barbara Paterson tarafından bir anıt dikilir. Anıtın bir kopyası da Ottowa’da dikilir. Meşhur Beşlinin Kanada’da kadınlar için verdiği mücadeleyi yansıtan anıtın adı, ‘Women are persons.’ (Kadınlar İnsandır.)
Biz kadınların insan kabul edilmediği bir düşünceyi yüzyıllar boyu ezilerek, mücadele ederek, önümüze örülen duvarları yıkarak gelinmiş, bu duvarların örülmesi hala bitmemiştir. Bizler el ele, omuz omuza, kafa kafaya verirsek ve hiç ayrılmazsak, bu duvarlar bir daha örülmez, yükselmez. Nazım’ın dediği gibi,
“O duvar
O duvarınız vız gelir bize vız…”
15 Eylül 2022
14 Mart 1868 yılında, Kanada’nın Ontario Cookspown şehrinde Emily Ferguson olarak dünyaya geldi. Babası tanınmış bir iş adamı ve toprak sahibiydi.
Doğduğu yıllar, batı medeniyetinin Rönesans ve reformlarla elde ettiği maddi refahı, temel insan hakları ve eşitlik, kadın hakları gibi sosyal haklara henüz yansıtamadığı yıllardır. O yıllarda hâlâ Batı, kendi Ortaçağından kalma, bağnaz düşüncelerde ısrar etmektedir…
19 yaşına geldiğinde, bir Anglikan rahip olan Arthur Murphy ile evlendi. Dört çocukları oldu. Çocuklarından birinin difteriden ölmesinden hemen sonra aile Edmonton Alberta’ya taşındı. Çocuğunun ölümü, Emily’nin sosyal sorumluluk sahasına çıkmasının da başlangıcını oluşturur. Bu tarihe kadar takma bir adla skeçler yazıp yayımlar. Kadın ve çocukların refahı, yaygın yoksulluk gibi sosyal konularla ilgilenen çalışmalarıyla fark edilir.
1910 yılında Emily, Edmonton Hastanesinin yönetimine giren ilk kadın olur. Hastane yönetiminde, kadınların ve çocukların sağlık hizmetlerinden daha çok yararlanması için çalışırken, bambaşka bir gerçeği fark eder. Kadın ve çocukların mülkiyet hakkının bulunmadığını, kadınların aile malını satan kocalarına karşı hiçbir hak ileri süremeyeceğini öğrenmek, Emily için bir başka eşik olur. Bu adaletsiz mülkiyet hukukuna karşı bayrak açar ve kampanya başlatır. Kampanyanın en etkili konuşmacılarından biridir.
1916 yılında kadınlar, kocalarının mal varlığının üçte birine sahip olma hakkını elde ederler. Bu başarılı kampanya ve elde ettikleri mülkiyet hakkı, Emily’nin kamuoyunda daha çok tanınmasını sağlar. Toplumu ilgilendiren her konuda sesini yükseltir, mücadele eder. Kadınların seçme hakkı için çalışan Eşit İmtiyazlar Grubunun üyesidir.
Arkadaşlarıyla birlikte o kadar çok çalışırlar ki kadınlar 1916 yılında seçme hakkını elde ederler. Kanada genelinde kadınların seçme hakkına kavuşmalarına da üç yıl vardır. Yine aynı yıl Emily ve arkadaşları fuhuşla suçlanan bir kadının yargılandığı davayı takip etmek isterler. Ancak mahkeme yargıcı bunun uygunsuz olduğunu söyleyerek kadın izleyicileri salona almaz. Bu yasak, Emily için yeni bir mücadelenin konusudur artık. Kadınların, tümüyle erkeklerden oluşan bir mahkeme salonunda yargılanmalarının adil olmadığını söyleyerek “eğer kadın izleyici alınmıyorsa, en azından kadın yargıçlar tarafından yargılanmaları gerektiğini ileri sürer.
Bu protestonun ardından Birleşik Krallığı’nın ilk sulh hâkimi olur. 1 Temmuz 1916 yılında ilk davasının yargıcı olarak kürsüye çıkmışken, savunma tarafının avukatı, Emily’nin yargılama yetkisinin olmadığını söyler. Gerekçesi çok ilginçtir. 1867 tarihli BNA. (Kuzey Amerika) Yasasında tanımlanan ‘İnsan’ kavramına kadınlar dâhil değildirler ve yasaya göre, insan olmayan bir yargıcın yargılama yetkisi de yoktur.
Emily bu yasaya meydan okumaya karşı yeni bir kampanya başlatır. Artık hedefi, 1867 tarihli yasanın kadınları insan saymayan hükmünün ortadan kaldırılmasıdır. Yasa değişikliğini yapmanın yolu olarak gördüğü için öncelikle senato üyeliğine aday olur. Ancak önce kadının ‘İnsan’ olduğunu kanıtlamak zorundadır. Kendisine katılan dört aktivist kadınla birlikte ‘Meşhur Beşliyi' kurarlar. 1867 tarihli yasaya karşı kampanya başlatırlar. Kanada Yüksek Mahkemesinin yanıtını aradığı soru şudur: Birleşik Krallık Kuzey Amerika Yasasında yer alan ‘İnsan’ tanımına kadınlar da dâhil midir? Mart 1928’de Kanada Yüksek Mahkemesi, yasada geçen ‘İnsan’ kavramına kadınların dâhil olmadığına karar verir. Emily ve arkadaşları, bu kararı Birleşik Krallık Özel Konsey Adli Komitesine taşırlar. Bu komite, en yüksek karar makamıdır artık.
18 Ekim 1929’da Adli Komite kararını açıklar. 1867 tarihli BNA. Yasasında tanımlanan ‘İnsan’ kavramına kadınlar da dâhildirler ve senatoya aday olabilirler. Emily ve arkadaşları kazanmıştır.
1933 yılından ölümüne kadar hiç senato üyesi olamamıştır. Kadınların elde ettikleri bu başarının bir simgesi olarak 1999 yılının ekim ayında, Alberto’daki Olymric Parkta, Heykeltıraş Barbara Paterson tarafından bir anıt dikilir. Anıtın bir kopyası da Ottowa’da dikilir. Meşhur Beşlinin Kanada’da kadınlar için verdiği mücadeleyi yansıtan anıtın adı, ‘Women are persons.’ (Kadınlar İnsandır.)
Biz kadınların insan kabul edilmediği bir düşünceyi yüzyıllar boyu ezilerek, mücadele ederek, önümüze örülen duvarları yıkarak gelinmiş, bu duvarların örülmesi hala bitmemiştir. Bizler el ele, omuz omuza, kafa kafaya verirsek ve hiç ayrılmazsak, bu duvarlar bir daha örülmez, yükselmez. Nazım’ın dediği gibi,
“O duvar
O duvarınız vız gelir bize vız…”
15 Eylül 2022
Yorumlar
Bu yazı için yorum mevcut değil.
Dilerseniz Buradan yeni yorum gönderebilirsiniz.