Sarı saçları, parlament mavi örgülü, sol omzunun altı işlemeli kazağı ile gülümsüyor. Önünde açık bir defter, sağ elinde kalemi var.
YAZAN: Aynur Yurtseven

Seferihisar’a arkadaşımla gitmek için otobüs durağında bekliyorduk. İkimiz de engelli olduğumuzdan durakta bir türlü çözülmeyen sorunlarımızı konuşuyorduk. Engelsiz olanlar da konuşmaya katılıyor, birlikte çözüm üretiyorduk. Tam karşıda güzeller güzeli, bir ayağı engelli genç bir kadın oğluyla durağa, bizim yanımıza geldi. Bizimle birlikte konuşmaya ve çözüm üretme konuşmalarına katıldılar. Oturanlardan yaşça büyük bir bey yer verdi. Birbirimize kendimizi tanıttık. Adı Mine, oğlunun adı Yiğit’ti. Otobüs geldi, duraktaki yolcularla yol boyunca konuştuk.

Mine bizden, biz ondan ayrılmak istemiyorduk. Paylaşacağımız o kadar çok şey vardı ki Seferihisar’da bir kafeye oturduk. Mine, adı gibi inci tanesiydi. Bilinçli, sorunlarının farkında olan, çözüm üreten biriydi. Hayatını oğluyla birlikte nasıl kaliteli bir şekilde yaşayabileceğinin çabası içindeydi. Öyküsünü anlatmaya başladı.

“Nasrettin Hocanın memleketi Akşehir’de doğdum. İlk ve orta eğitimimi tamamladım. Liseye başladığım yıl, aileme katkı sağlamak için onlarla birlikte kiraz toplamaya giderdim. Yine bir gün ağaca çıktım, indiğim dal kırıldı. Gözlerimi hastanede açtım. Doktorlar aileme, yaşama şansımın hiç olmadığını, yaşarsam da hayat boyu yürüyemeyeceğimi söylemişler. Aşama aşama yapılan ameliyatlar sonunda bir mucize beklenirken, yıllar geçiyor. Bende öyle bir inat başladı ki hayata tutunmak için elimden ne geldiyse yapmaya başladım.

Hastaneden çıktığımda artık benim ailem için farklı bir yaşam başlamıştı. Hep birlikte İstanbul’a göç ettik. Liseye başladım. Annemin sırtında gelip gidiyordum. Bu arada lise bitmişti. Yeniden hastane hayatına döndüm. Ameliyatlar, ameliyatlar… Az da olsa yürümeye başladım. Hızla iyileşiyordum.

Bu arada iş aramaya başladım ve buldum. Kasiyer olarak çalışıyordum. İş yerinde aşık olduğum kişiyle evlendim. Bir yıl sonra oğlum Yiğit oldu. Eşim engelli değildi. Evliliğim fazla sürmedi ve ayrıldık. Her evlilik engellilik nedeniyle bitmiyor kuşkusuz. Bizim evliliğimiz, toplumun baskısı nedeniyle bitti.

Yiğit benim için bir mucizeydi. Düşüncelerini açıkça söyleyebilen ve beni çok seven bir çocuktu.”

Yiğit’le konuştuğumuzda, “bir daha dünyaya gelsem ve bana annemi seçme şansı verilse, ben yine annemi seçerdim. Onunla gurur duyuyorum. Onu çok çok seviyorum.” Dedi.

İkisinin arasındaki anne-çocuk samimiyetini görmek, beni ve arkadaşımı çok mutlu etti. Seferihisar’dan İzmir’e dönerken, Mine ve oğlunu iyi ki tanıdık diye düşündüm. Onları hiç unutmayacağım. Onlar gerçekten inci tanesi gibiydiler. Hep öyle kalacaklarına bütün inancım tamdır.

Ailelerde sağlıklı anne-çocuk iletişiminin artması umuduyla.

3 Eylül 2022

Yorumlar

Bu yazı için yorum mevcut değil.
Dilerseniz Buradan yeni yorum gönderebilirsiniz.