Uzun siyah saçlarını toplamış, gözlüklü, açık mavi hırka içinde, mavi çizgili beyaz gömleği var. İki eli, önünde açık olan laptopun üzerinde.
SÖYLEŞİYİ YAPAN: Sultan Çamur Karataş

Sultan: Sevgili Umudun kadınları dinleyicileri. Bu gün Kadın Savunma Ağından arkadaşlarımızla birlikteyiz. Şu anda yanımızda üç arkadaşımız var.

Aysun: Herkese merhaba. Kadın Savunma Ağından Aysun ben.

Diana: Herkese merhaba. Kadın Savunma Ağından Diana ben.

Hale: Merhabalar. Ben de Üniversite Feminist Kolektiften Hale.

Sultan: Önce siz kendinizi biraz tanıtır mısınız? Bu çalışmalara nasıl başladınız? Her birimiz için tek tek söylüyorum. Ondan sonra da içinde bulunduğumuz ortam nasıl bir işleve sahip ve nasıl yürüyor onu merak ediyoruz.

Aysun: Tabi. Ben biraz kuruluş hikâyesinden bahsedeyim. Bundan dört yıl önceydi yaklaşık olarak. Biz aslında bizim memlekette kadınların durumu ortada. Karşı karşıya kaldığımız şey tek bir şey değil açıkçası. Kadın olmaktan kaynaklı yaşadığınız sorunlar var. Doğduğumuz andan itibaren aslında toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin bize biçmiş olduğu roller var ve asla kalıplara da sığmıyoruz değil mi, nasıl kalıplara sığmıyoruz, o toplumsal cinsiyet rolleri dediğim şeyler bazı şeyler biçiyor. Aslında biz bunları istemiyoruz. Nasıl yaşamak istiyoruz sorusuna verdiğimiz cevaptır. Eşit özgür yaşamak istiyoruz, nasıl giyindiğimize, nasıl yaşayacağımıza başkalarının karar vermesini istemiyoruz. Bunları dert eden kadınlar olarak açıkçası yan yana gelip, önümüze kendi hedeflerimizi koyduğumuz, tabi kolay değil bir kadın örgütü kurmak. Kadın Savunma Ağının başlangıcı için söylüyorum. Bu dertle, bu niyetle, tacize, tecavüze, homofobiye, transfobiye, kadın düşmanlığına, erkek şiddetine, erkek şiddetinin türlü biçimlerine, psikolojik şiddete, ekonomik şiddete karşı mücadele etmek için yola çıkmış olduk. İlk olarak Ankara ve İstanbul'da kadından kadına bir çağrımız var, birbirini savunma çağrısı. Hala bu çağrı devam eder. Savunma çağrısı diyerek, aslında kendi deklarasyonumuzu yayınladığımız, kendi eylemlerimizi yaptığımız, Ankara’da çocuk istismarı olmuştu. o dönem Mamak’ta Natoyolu’nda. Onu öğrenmiştik. Mesela o çocuk istismarına karşı mücadele verirken kendi aslında Kadın Savunma Ağımızın ilk eylemini de yapmış olduk. İstanbul'da Kadıköy’de. Derken bir süreç aslında bizim için. Kolay da bir süreç değil. Çağrımızı

büyüttük, kapı kapı, sokak sokak, mahalle mahalle dolandık. Her dolandığımızda başka bir kadın arkadaşımızla tanıştık ve gerçekten sadece kadın olduğumuzdan kaynaklı yan yanayız. Bu yeterli oluyor bizim için. Aynı sorunları, aynı dertleri yaşıyoruz. Birbirimizi tanımamıza gerek yok. O etkileşim ilk iletişimle zaten birçok şeyde anlaşabiliyoruz, anlayabiliyoruz birbirimizi, bunu söyleyebilirim. Daha sonra Mor Mekân. Şu an aslında birlikte oturduğumuz sohbet ettiğimiz yer Mor Mekân. Kızılay'da Olgunlar’da. Gelmek isteyenler için söyleyelim. Kavaklıdere Mahallesi, Kızılırmak Sokak, 5/2 deyiz biz. Güzel bir bahçesi var. Hemen böyle giriş katta geldiğinizde zaten ya da sorduğunuzda, bu sokağa girdiğinizde, sorduğunuzda size göstereceklerdir. Ulaşımı kolay, yetişilebilir, ulaşılabilir bir yerde. Biz Mor Mekânı şunun için açmış olduk. Evet, bir kadın örgütü kurduk, bir yıl boyunca çalışmalarımızı faaliyetlerimizi sürdürdük. Birazdan bahsederim bu faaliyetler nelerdir. Bunları sürdürdük ama bir noktaya geldiğimizde şuna ihtiyaç duyduk, ya işçilerin gideceği bir sendikası var değil mi, insanların kendi mahallelerinde gidip, oturup sohbet edebileceği dernekleri var. Peki, kadınların neden yan yana gelip politika ürettiği, birbiriyle dayanıştığı, aslında bugünden kurmak istediği dünyayı yarattığı bir mekân olmasın dedik. İsmi niye Mor Mekân derseniz, mekânımız olsun kadın mücadelesinin bayrağı da olsun, o da morla yükselir. İşte Mor Mekân ismi bu şekilde konulmuş oldu. Kendi kendimize yani her gün gerçekten yan yana gelip politika ürettiğimiz, memleketteki siyasal, politik gelişmelere karşı sohbet ettiğimiz, buraya dair nasıl mücadele yürütebiliriz diye düşündüğümüz, bununla da yetinmeyerek aslında Ankara'da her bir kadının hangi sorunu varsa, buna nasıl çözüm üretebiliriz, bunları konuştuğumuz bir yer burası. Bununla sınırlı kalmıyor, birlikte eğlendiğimiz, çünkü eğlenmek de politik bir şey kadınlar açısından. Birlikte dayanıştığımız bir mekân. Her gün açık, saat 11:00 ila 6 arası gelebilir gelmek isteyenler. Buraya uğramıyordur, sosyal medyadan bize ulaşabilir. En son zaten tekrar söyleriz. 8 Mart’ı da geçirdik şimdi mesela. Aynı zamanda 8 Mart 25 Kasım gibi kadınların mücadele günlerinde de sokağa çıkan kadınların mekânıdır Mor Mekân. Böyle söyleyebilirim ben, birazdan arkadaşlarımda eklemeler yapacaktır kendi yaşadıkları süreçlere dair. Çünkü herkesin de örgütlenme deneyimi var. Herkesin bu mekânla ilk tanıştığı an, tanıştıktan sonra sürece katıldığı an var. O kıymetlidir bizler açısından. Ben biraz kuruluş sürecinden bahsetmiş oldum. Ankara'da şu an Keçiören'de, Mamak’da, Dikmen'de, Batıkent’te Kadın Savunma Ağı olarak faaliyet yürütüyoruz. Neler yapıyoruz? Öncelikle temiz öz savunmadan bahsetmek isterim ben. Erkek şiddetinin kaynağını tespit ettiğimiz, bu kaynağı ortadan kaldırmak için de birlikte hangi yöntemleri, mücadele araçlarını geliştireceğimizi konuştuğumuz atölyelerimiz var bizim. Toplumsal cinsiyet, öz bakım, Patriarka, öz bilinç gibi kavramları açığa çıkardığımız interaktif atölyelerden bahsediyorum. Bu Kadın Savunma Ağına özgü bir atölyedir. Pek tabii ki kurulduğumuz günden sonra yayılmaya başladı öz savunma atölyeleri. Sadece fiziksel bir

şeyden bahsetmiyoruz biz burada. Aynı zamanda kendi güvenli alanını oluşturma, kendi bedeninin, emeğinin bilincine varabilme, buna müdahale edebilme ya da mesela bir sokakta yürürken karanlık ve aydınlık bir sokak vardır. O an aydınlık sokaktan gitmek kendisi için güvenli ise bir kadının bunu tercih edebilme, bu özgüvene, bu öz benliğine sahip olabilmedir feminist öz savunma ve kadın Savunma Ağı feminist öz savunma örgütüdür aynı zamanda. Bunun dışında flört şiddeti gibi beden, cinsellik, dans atölyesi gibi masal atölyesi gibi gerçekten emekle, ekiplerle, çalışma gruplarıyla oluşturduğumuz birçok atölyemiz var bizim. Bunları yapıyoruz, çağrılar yapıyoruz sosyal medya üzerinden. Bize ulaşan her kadın illa Mor Mekâna gelmesine gerek yok. Biz onların yanına gidiyoruz. Birlikte bu atölyelerimizi gerçekleştiriyoruz. Ankara'da şu an bu dört mahalle dışında da neredeyse her bir yerde aktif faaliyet yürütmeye çalışıyoruz. Derdimiz çok açık aslında. “Kadın kadının yurdudur” o zaman birbirimize yurt olabileceğimiz yerler yaratıyoruz. Birbirimizi şiddet karşısında koruyup savunabileceğimiz alanlar yaratıyoruz. Bunun mücadelesini veriyoruz. Bütün kadınların da aslında bu çağrıya kulak vereceğini de biliyoruz. Bunun dışında 8 Mart 25 Kasım gibi günlerde özel örgütlenme süreçleri geçiriyoruz. Her sokakta neredeyse bildiri dağıtımlarından eylemlere, eylemlerden bu dediğim atölyelere kadar kapı kapı dolaşmaya çalışıyoruz. Pek tabii ki ağımıza katılan her arkadaşımızla her kadın arkadaşımızla birlikte daha da güçleniyoruz. Bir kişi değil kolektif bir güçten bahsediyoruz burada. Kişilere bırakılan değil gerçekten her bir kadının emeğiyle kurulmuş bir süreçten bahsediyoruz. Biraz sonra Mor Mekânda dayanışmayı nasıl kurduğumuzu, dayanışmayı nasıl büyüttüğümüzü anlattığımızda, zaten bizim örgütümüzün ya da Kadın Savunma Ağının ne kadar dayanışmayı yaşatarak ilerlediği de açığa çıkacaktır diye düşünüyorum. Sözümüz neyse aslında yaşadığımız da o. Ben biraz uzun bir giriş yapmış oldum. Arkadaşlarım tamamlasınlar sonra tekrar söze dâhil olurum.

Sultan: Tamam, sadece şunu da öğrenmek isterim. Bu Mor Mekâna, Kadın Savunma Ağına gelene kadar, Aysun kısaca hangi aşamalardan geçti, kişi olarak Aysun.

Aysun: Tamam, şöyle, feminizm dönüştürücüdür, feminizm kurucudur aynı zamanda. Belki de bundan dört yıl önce içi içine sığmayan, kendi kalıplarını aşmaya çalışan Aysun, şimdi kendine, kendi hikâyesini yazdığında aslında nasıl yaşamak istiyorum sorusuna verdiği cevabı bulmuş oldu Kadın Savunma Ağıyla beraber ve kendini feminist ilkelerle donattığında, dünyanın daha yaşanabilir bir hale gelebildiğini de görüyoruz çünkü bir hülyamızla romantik bir şeyden bahsetmiyoruz. Gerçek bir şeyden bahsediyoruz, o da değişecek, bu dünya değişecek, bu dünya dönüşecek, bu sistem yıkılacak aslında bu gücü hissetmek, kendi örgütünde bu gücü bulabilmek beni bir gün daha yaşayabilme inancına, aynı zamanda umuduna itmiş oluyor. Herhalde diyebileceğim şey bu. Anlayışla, dayanışmayı büyüten, birbirini

anlayan, kendine değil kolektif bir iradenin varlığına inanan, sadece kendine inanarak yapmayan, yani bunu birey olarak değil kolektif birliktelikle var olmayı tercih eden, aynı zamanda mesela ilişkilere önem veren, kıymet veren, insani ilişkilere, bunun dışında dayanışmayı kadın dayanışmasını her yaşadığında bir kez daha ne kadar güçlendirici bir duygu olduğunu bilen, yetmiyor, söyleyecek çok fazla söz var. Hepinizin kişisel hikâyesi farklıdır tabii ki de ama şöyle diyebilirim feminizmle ben kim olduğunu öğrendim. Her kadının da farklı bir hikâyesi vardır ama kim olduğumuzu öğrenme aynı zamanda da devrimci bir güç açığa çıkarıyor feminizm. Kadın Savunma Ağı aslında benim için böyle bir hikaye oldu böyle bir Aysun yarattı. Bunu söyleyebilirim.

Sultan: Çok teşekkür ederim. Diana seninle devam edelim.

Diana: Benimle devam edelim. Ben çok yeniyim burada. Aralık Ocak aylarında burayla tanıştım. Öncelikle bu yaşadığımız dönemde kadınlar üzerindeki bu yaşanan şiddet, kadın şiddetine, ölümlerine vs. bunlarla ilgili ne yapabilirim ya da bir şeyler yapabilir miyim diye düşünerekten internet üzerinden sosyal medyadan araştırdım. Ondan sonra burayı buldum. Buraya geldiğimde gerçekten böyle bir şey olabilir mi diye sorguladım aslında. Ondan sonra geldiğimde Aysun’u gördüğümde, diğer arkadaşları gördüğümde gerçekten bir umut ışığı içinde dolmaya başladı ve kadınlar için bir şeyler yapabileceğime gerçekten inandım. Sadece o değil. Geldiğimde birçok hani bu kısa sürede birçok şey yaptık kadınlar için. Cinsel istismara uğrayan kadınların mahkemelerine olsun, onlarla davalarına olsun beraber gittik, onları destekledik. Ondan sonra 8 Mart’taki o coşkumuz, o yaşadığımız heyecanı gerçekten Türkiye'de ya da belki dünya üzerinde yarın öbür gün kadınlar için bir şeyler yapabileceğimize inandırdı ve bunu bir ışık olarak içimde doğduğunu söyleyebilirim.

Sultan: Harikasın. Bir de Hale’yi dinleyelim.

Hale: Arkadaşlarım çok güzel konuştular. Ben biraz duygulandım. Ben biraz önce üniversitedeki feminist kolektiften bahsedeyim. Sonra Mor Mekâna olan bağlantıma geçeyim. Biz özerk, demokratik, bağımsız bir üniversite hayali kuran ve bunun gerçekliği için mücadele veren bir alan örgütüyüz. Üniversitedeki cinsiyetçi eril bilim diline karşı, akademideki tacizci profesörlere, tecavüzcü hocalara karşı, aynı zamanda tacizci öğrencilere karşı mücadele veren ve Aysun’un da bahsettiği feminist politikamızı üniversiteden ören ve bu dünyayı da kurmak için mücadeleyi, o sesi üniversiteden yükselten bir alan örgütüyüz. Bunun için biz de çalışmalar yapıyoruz. Bunun için üniversitedeki kampüslerimizdeki arkadaşlarımızla temasa geçiyoruz. Onlarla mücadeleyi beraber büyütüyoruz, beraber dayanışıyoruz. Bazı alanlarımız var. Sonuçta biz üniversiteliyiz ve alanlarımıza göre de hareket etmeliyiz aynı zamanda. Feminist medyamız

var, feminist hukukumuz var, feminist sağlığımız var. Kendi alanlarımızda çalışıyoruz. Ben mesela hukuk öğrencisiyim. Biz feminist hukuk çalışması yapıyoruz aynı zamanda. Bu bahsettiğimiz politikaları hukuk diline uyarlıyoruz. Erkeği yücelten erkek yargıya karşı gerçek adaleti, gerçek yargıyı savunuyoruz. Davalara gidiyoruz. Ya da feminist avukatlarla beraber atölyeler veriyoruz. Daha geçenlerde nafaka atölyemiz oldu. Bu şekilde çalışıyoruz. Feminist sağlık alanında, sağlıktaki kadınların ve lubunyaların yaşadığı sorunlara değiniyor, sağlıkta erişim hakkına değiniyor, kadınların kürtaja ulaşamamasına değiniyor ya da HIV’e karşı insanların önyargılarına, bunun değiştirilmesine değiniyor, bunun için mücadele veriyoruz. Bununla çalışıyoruz. Mor Mekân bizimde evimiz. Biz beraber işletiyoruz burayı. Atölyelerimizi burada yapıyoruz. Arkadaşlarımızla burada oturuyoruz. Buraya gelip sabahtan açıyoruz, çayımızı kahvemizi koyuyoruz. Ders çalışıyoruz, sınavlarımıza çalışıyoruz. Beraber sohbet ediyoruz. Aynı zamanda bizim de soluklanabildiğimiz bir yer. Kendine ait bir odada gelip dinlenebildiğimiz, kimi zaman dertleşebildiğimiz, o duygudaşlıkla beraber bir şeyler yapabildiğimiz, kendimizi yeniden var edebildiğimiz bir yer burası bizim için. Böyle diyebilirim ben de.

Sultan: Bu kendine ait bir oda nedir?

Hale: Burası şu an kendime ait bir oda. Yani dış dünyada bize karşı olan çok fazla şey var. Çünkü patriarkayla mücadele ettiğimiz bir dünyada yaşıyoruz. Ama ben buradan içeri girdiğim an dışarda bıraktığımı biliyorum. Burası benim güvenli alanım diyebilirim. İçeri giriyorum, buraya yürüyorum, mesela yorgunsan uzanıyorum, kitap okumak istiyorsan kitap okuyorum ya da yoldaşlarım geliyor konuşuyoruz dertleşiyoruz. Burada bizim kendimize ait bir dünyamız var aslında. Omun içinde yaşıyoruz. Dışarıda hayal ettiğimiz ve kurmak için mücadele ettiğimiz dünyanın küçük bir alternatifi burası.

Sultan: Burası gördüğüm kadarıyla küçük bir daire. Bir salon gördüm, iki tane küçük oda gördüm. Şimdi içinde bulunduğumuz odanın kapısında da “kendine ait bir oda” yazıyor. Nereden çıktı bu kendine ait oda.

Aysun: Virginia Wolf’tan. Ben biraz Mor Mekânı anlatayım. Bahçemiz var bir tane. Ufak merdivenlerle iniyoruz, sonra kapısını açmış oluyoruz. Girdiğimiz ilk yer salon dediğimiz bizim atölyeleri yaptığımız yer aslında. 30 kişinin falan sağabileceği bir yer.

Sultan: Atölye dediğiniz eğitim atölyeleri, dayanışma atölyeleri.

Aysun: Biraz önce ismini geçirdiğim. Feminist öz savunma, flört şiddeti, Hale'nin mesela bahsettiği nafaka atölyesi, hukuk atölyesi, sağlık atölyesi. Aslında atölye dediğim şey bizim, kadınların o dönem var olan saldırılara karşı kendi bilincin açığa çıkardığı, eşit düzlemlerde

yan yana gelip birlikte sohbet ederek aslında şiddetin kaynağına ulaştığı formatları düşünelim. Atölye diye bunu söylüyoruz. İnteraktif olduğu için aynı zamanda. Yani şöyle bir şey yok. Biri geliyor eğitim veriyor değil, tam tersi her kadının kendi deneyimi, kendi bilgisiyle oluşturulduğu için atölye. Oturma düzenimiz bile daha yuvarlaktır mesela bizim. Çünkü o eşitliği temsil eder aynı zamanda. Atölyeleri yaptığımız yer, salonumuz oluyor. Sonra giriyoruz sağda bizi mutfağımız karşılıyor. Holden geçiyoruz. Holden geçince sağda ve solda iki odamız var. Bir tanesi kendine ait bir oda. O da aslında Virginia Wolf’un bize bırakmış olduğu aslında bir şey. Sadece o değil. Her insanın her kişinin bu odada kendi istediğini yapabilmesi var. Dinlenmek isteyen dinlenir, kitabını okumak ister kitabını okur, müzik yapmak isteyen müziğini yapar, bazen genelde kalorifer başında dertleşme odasıdır burası. Tık tık kapı onun için çalınır kapalı olduğunda anlaşılır ki içeride birileri bir şeyler yapıyor. Karşı tarafta daha teknik odamız. Şiddete uğrayan kadın arkadaşlarımızla görüştüğümüz, neler yapabileceğimizi birlikte konuştuğumuz faaliyet odamız. Şimdi üç yılın sonunda değiştirelim dedik artık iç dizaynını. Yavaş yavaş bahar çağrısıyla iç dizaynı değiştirmiş olacağız. Hale üniversite feminist kolektiften bahsedince aklıma şey geldi. Kadın Savunma Ağı nasıl bir örgüttür, ufak bir belki işleyişinden bahsedebilirim kafa karışıklığı yaratmasın diye. Aslında Kadın Savunma Ağı, içerisinde kendi özerk örgütlenmelerine sahip birçok örgütün de yer almış olduğu bir örgüttür. Bir alan örgütünden ziyade aslında bir kentin kadın örgütüdür. Her alan örgütü Kadın Savunma Ağının bir parçası olabilir ya da şöyle anlatayım mesela Batıkent’te Güne Bakanlar Kadın Kooperatifi var. Kadın Savunma Ağımızın bir parçasıdır. Bu ne demektir, oradaki bütün kadın arkadaşlarımız yani emeği, hakkını savunmak için Güne Bakanlar Kadın Kooperatifini açmış bütün kadın arkadaşlarımız Kadın savunma Ağımızın bir parçasıdır. Hukuk çalışmamız vardır özel olarak toplumsal hukuktan kadın arkadaşlarımız var mesela. Kendi faaliyetlerini devam ettirmekle beraber aynı zamanda bu ağın bir parçasıdır. Üniversiteli feminist kolektif, üniversiteli kadınların öz örgütüdür, lubunyaların öz örgütüdür. Aynı zamanda Kadın Savunma Ağının bir parçasıdır. Ya da mahallede faaliyet yürüten, mahallede gerçekten görünmeyen emeğin sesini yükselten, ev içerisindeki bütün işlerin üstüne yıkıldığı, mücadeleyi bir ışık olarak gören bütün kadın arkadaşlarımız, halk evci kadın arkadaşlarımız da Kadın Savunma Ağımızın bir parçasıdır. Bunun gibi ismini sayacağım şimdi eksik de bıraktıysam affolsun, ismini sayacağım bir çok kendi özel örgütlenmeleri olan arkadaşlarımız da var kadın savunmanın bir parçası olarak. Burada örgütlenmek çok kolay. Ben kadın mücadelesini yükseltmek istiyorum, Kadın Savunma Ağına ulaşmak istiyorum derseniz, herhangi bir önünüze engel çıkmayacaktır. Sosyal medyadan kadın savunması diye yazdığınızda Instagram, Twitter, Facebook, orada bizimle iletişime geçebileceğiniz numaralar ya da kayıt formları var. Oraya kayıt olmanız yeterli. Biz hemen iki haftada bir düzenli takip ediyoruz. Buradan

ulaşabilirsiniz. Mor Mekânın adresini vermiştim. Bu adrese gelebilirsiniz. Bu yetmedi mi elbet sizin bir gün kapınızı çalacağız, biz buna inanıyoruz. Çünkü Ankara'da dolaşmadığımız yer kalmayacak. O kapıyı çaldığımızda ulaşabilirsiniz ya da illa bizimle temas etmenize gerek yok bizim bir sitemiz var mesela o sitede feminist öz savunma atölyesinden aslında yaptığımız birçok faaliyete kadar anlatmaya çalışıyoruz. Oralardan bizleri takip ederek kendi bulunduğunuz yeri de kadın mücadelenizin bir alanı halini getirebilirsiniz. Evde, işte, okulda, sokakta. Neredeyseniz orada kadın mücadelesinin bayrağını, Kadın Savunma Ağının ilkelerini, işleyişlerini yerine getirebilirsiniz. Sadece Ankara için değil Türkiye için de illa bizim olmamıza, varlığımızın olmasına gerek yok. Ben bu ağı kurarım, burada da faaliyet yapmak istiyorum diyen herkes, sitemizden Kadın Savunma Ağı nasıl kurulur kısmı var. Oradan hemen okuyup, broşürlerimiz var orada, broşürleri çıkartıp çalışmaya başlayabilir. Kadın mücadelesine yükseltmek için ekstra başka bir şeye gerek yok. Yeter ki beni bir derdim var. Bu memlekette yaşayan insanlara karşı bir şeyler yapabilmek istiyorum diyelim. Bu bizim için başlangıçtır.

Sultan: Şöyle bir şey geldi aklıma, hani biz sadece burada değiliz, her yere gidebiliriz gidiyoruz da dediniz ya örneğin bir görmeyen arkadaşımız size ulaşsa, ben sizin mekânınıza gelmek istiyorum ama nasıl geleceğim ki dese ne yapabilirsiniz?

Aysun: Öncelikle bizim bir kadın örgütü olarak ta gerçekten görme işitme engelli arkadaşlarımız için de bir politika üretmeye ihtiyacımız var ama bunu mesela öznesi biz olarak yapamayız. Yani asıl özneleri ile beraber, gerçekten bu duyguyu yaşayan, bu süreci yaşayan kadın arkadaşlarla temas etmek zorundayız ilk önce ki neyi çözebileceğimizi, neyi üretebileceğimizi bilelim. Hangi sorunlarla karşı karşıyalar, hangi politika geliştirmemiz gerektiğini bilelim. Onun için buradan da Umudun Kadınları okuyucularına, dinleyicilerine çağrımız olsun. Kadın Savunma Ağına gelin katılın beraber bir politika üretelim. Birlikte kadından kadına tüm sorunlarımızı çözecek bir yöntem bulalım. Çünkü gerçekten aslında iktidarın kenti yok ettiği bir noktada, yaşamak da zorlaşıyor. Özellikle pandemi dünyası özelinde konuşursak. Neyse şunu söyleyebilir, birisi bizi aradı görme engelliyim ve sizinle temas etmek istiyorum lakin Mor Mekâna gelemiyorum. Bize güvenirlerse ki kadında dayanışması adına güvenebilirler, biz yanlarına gideriz, telefon yeterli bize. Adresleri vermesi yeterli. Ben sizinle tanışmak istiyorum, sohbet etmek istiyorum evime gelebilir misiniz diyebilir. İş yerime gelin misafir olun diyebilir. Neredeyse oraya bizi çağırabilir, bu zaten yaptığımız bir faaliyet ya da Mor Mekânı görmek istiyorum diyebilir. Lakin arkadaşımız tek başına gelemiyorsa hiç sorun değil, biz buradan çıkarız, arkadaşımızı neredeyse gider oradan alırız. Mor Mekâna getiririz. Yapmamız gerektiği şeyi yaparız yani kadın dayanışması bunu

gerektirir. Aynı zamanda bir aralar işaret dili öğrenmeye çalışıyorduk mesela Mor Mekânda. İşaret dili dersi veren arkadaşlar vardı. Birçok arkadaşımız da aldı neredeyse. Çünkü biz istiyoruz ki her kadınla iletişime geçebilelim. Yani ne gerekliyse onu yapalım. Mesela işaret dili öğreniyorduk konuşabilmek için tüm kadın arkadaşlarımızla da. Ya da mesela 8 Mart 25 kısımlarda özel olarak basın metinlerini Kadın Savunma Ağından doğru, işaret diliyle çevirtiyorduk biz orada okunan basın metnini. Gerçekten dönüştürücü ve birbiriyle iletişimde güçlendirici yöntemler bulmaya çalışıyoruz onu söyleyebilirim. Sosyal medya bunun için bir araç aynı zamanda. Orayı geliştirebilecek yöntemler de düşünmeye çalışıyoruz. İşte sadece sesli videolar değil, aynı zamanda altyazılı nasıl yapabiliriz, bunun peşindeyiz. Bunları da düşünüyoruz. Ya da işaret dilini oraya koyabilir miyiz yani bunların hepsi bir miktar teknik bir altyapı da gerektirebiliyor. Teknik dediğime bakmayın, video çekimden ziyade çekimden sonraki süreciyle ilgili bir şey söylüyorum. Bu yeteneklere sahip kadın arkadaşlarımızın bizimle beraber olması gerekiyor. Şöyle ki çok basitçe anlatayım mesela burada resim atölyesi yapmıştık. Çünkü ressam bir arkadaşımız vardı. Hemen dedi ki resim yapalım, yani anlatmak istediğim böyle bir şey. Bu ağ böyle zenginleşiyor, böyle gelişiyor, böyle birbirine yetebilir bir hale geliyor ama hiçbir kadın arkadaşımız şunu hissetmesin. Ben orada ne yapabilirim ki demesin. Çünkü gerçekten çok fazla yapılacak bir şey var. Yeter ki ulaşalım birbirimize, sonra o yolu birlikte çizeriz zaten.

Sultan: Harikasınız, çok teşekkür ediyorum. Son sözlerinizi de alayım, ondan sonra bitirmiş olalım. Diana’dan başlayalım.

Diana: Öncelikle ben teşekkür etmek istiyorum sizlere. Bu Mor Mekânı umarım güzel bir tanıtımla sizlere sunmuşuzdur. Bu kadar diyeceklerim.

Sultan: Ben de çok teşekkür ederim.

Aysun: Hem teşekkür ederiz tabii ki de, hem de bir kez daha sabahtan beri konuştuğum şeyi söyleyelim. Kadından kadına bir çağrımız var, birbirini savunma çağrısı. Gelin birlikte dünyayı değiştirelim, gelin birlikte isyanımızı büyütelim, gelin beraber dönüştürelim. Buna inanıyoruz. Yalnız ve çaresiz değiliz. Olur ya o balkonda otururken ya da evinizin içerisinde tek kaldığınız bir an nasıl çıkacağım buradan hissiyatını ararsınız bazen. Evet, çıkılabilir oradan, o şiddetin içerisinden. Çünkü aynı yıldızın altında, aynı gökyüzünün altında olan milyonlarca yıldızdan bir tanesiyiz. Belki bunu aklımıza getirebiliriz. Kadın Savunma Ağı burada, kadınlar burada, mücadele eden insanlar burada. Yeter ki birbirimize ulaşalım. Kendinize çok iyi bakın.

Sultan: Hale.

Hale: Ben de teşekkür ederim. Şey söylemek istiyorum. Hepimiz çok değerliyiz ve hiç birimiz yalnız değiliz. Bazen Aysun’un da dediği gibi içinden çıkamadığımızı düşündüğümüz anlar geliyor. Ama biz buradayız, siz de oradasınız. Birbirimiz için varız. Feminist mücadele, dayanışma bunun için var. Gelin beraber dünyayı değiştirelim. Biz mevcut dünyayı değiştirmek istemiyoruz, yeni bir dünya kurmak istiyoruz. Bu dünyayı beraber kuralım, beraber inşa edelim. Teşekkür ederim tekrar.

Sultan: Ben de çok teşekkür ederim. Kadın Savunma Ağının harika kadınları. Birlikte olduğumuza çok mutlu oldum. Umudun Kadınları Dergisinin dinleyicileri adına size çok teşekkür ediyorum. Sevgili dinleyiciler, bir sonraki söyleşide tekrar buluşmak üzere. Umutla kalın.

Yorumlar

Bu yazı için yorum mevcut değil.
Dilerseniz Buradan yeni yorum gönderebilirsiniz.