selvetbayraktarr@hotmail.com
Uzun, gür, kahverengi saçları, mavi kazağıyla, elleri klavyenin üzerinde çalışıyor.
Ofis ortamında, ortada bir masa ve masanın arkasında ayakta duran İpek Atayman, iki elini masaya dayamış şekilde öne eğilmiş duruyor ve gülümsüyor. Üzerinde koyu renkli, kare desenli bir ceket ve leopar desenli bir atkı var. Arkasında iki adet kahverengi deri ofis koltuğu bulunuyor. Arka planda yatay stor perdeler kapalı görünüyor. Saçları kısa ve sarı tonlarında.
HAZIRLAYAN: Selvet BAYRAKTAR TOKAT

Merhabalar, değerli umudun kadınları dostları. Sizlerle BU KÖŞEMİZDE haberlerimizi paylaşırken kadınların sesini bir nebze de olsa duyura biliyor olmanın huzuru içindeyiz. Ne yazık ki ülkemizde gitgide yaşamanın zorlaştığı bugünlerde bolca hak ihlallerine yer vermek zorundayız. Önce başlıklar:
• Türkiye Kadın Dernekleri Federasyonu'ndan Nihal Candan Açıklaması: TV Programları Ve Yarışmalar Kadınları Hayati Risklere Sürüklüyor
• Cumhurbaşkanına Hakaret Davasında Beş Kadına Beraat
• Dilek İmamoğlu’ndan Cezaevindeki Kadınlara Özgürlük Mesajı
• Jinekoloji Randevularında Evli-Bekar Ayrımı: MHRS Sistemine ‘Evli’ Olma Şartı Eklendi
• İpek Atayman'dan Adalet Bakanı'na Çağrı: 'Bu İşkenceye Son Verin
• Milletvekilinden Parlamentoda Görülmemiş Eylem
• Suriye'de Kadınlara Haşema Mecburiyeti Getirildi
Türkiye Kadın Dernekleri Federasyonu'ndan Nihal Candan Açıklaması: TV Programları Ve Yarışmalar Kadınları Hayati Risklere Sürüklüyor
Anoreksiya ile savaşını kaybeden Nihal Candan’ın ölümü sonrası, Türkiye Kadın Dernekleri Federasyonu'ndan bir açıklama geldi.
Açıklamada, "güzel olma zorundalığını" dayatan TV programlarına atıf yapıldı ve "estetik dayatmalarına" tepki gösterildi.
X'ten yapılan paylaşımda, "Nihal Candan’ın anoreksiya nevroza nedeniyle hayatını kaybetmesi, sadece bir bireyin değil, toplumun kadın bedenine yüklediği baskıların ve dayatmaların ölümcül boyutlara ulaşabildiğini bir kez daha ortaya koyuyor. Estetik normlar, medya tarafından sürekli yeniden üretilen kusursuz beden fantezisi ve ‘güzel olmak zorunda’ hissi, TV programları ve yarışmalar kadınları metalaştırırken aynı zamanda hayati riskler alacak noktaya sürüklüyor. Bu konu aslında bir eşitsizlik sorununun da yansıması. Çokça tartışmalı ve konuşmalıyız" ifadelerine yer verildi.
Cumhurbaşkanına Hakaret' Davasında Beş Kadına Beraat
Kadın cinayetlerine karşı 9 Ekim 2024’te Marmara Üniversitesi’nde yaptıkları eylem nedeniyle haklarında “Cumhurbaşkanına hakaret” davası açılan beş öğrenci hâkim karşısına çıktı.
İstanbul Anadolu Adliyesi 24. Asliye Ceza Mahkemesinde görülen davada savcı, sanıkların beraat etmesi yönünde mütalaa verdi. Mütalaa sonrası kararını açıklayan mahkeme başkanı, öğrencilerin pankart olarak açtığı karikatürün ifade özgürlüğü kapsamında olduğunu belirterek sanıklar hakkında beraat kararı verdi. Beraat kararı verilen gençlerden Bahar Uluçay’ın avukatı Arif Anıl Öztürk karar sonrası Cumhuriyet’e konuştu.
2017 yılında yapılan Anayasa değişikliği sonrası cumhurbaşkanının aynı zamanda parti genel başkanı olması nedeniyle “Cumhurbaşkanına hakaret” suçunun hukuken mülga (varlığı kaldırılan) durumunda olduğunun altını çizen Av. Öztürk, “Bu madde üzerinden yapılan yargılamalar acilen son bulmalı ve TCK’nın bu maddesi de resmen mülga edilmelidir” dedi. Davaya konu olan pankarta da değinen Av. Öztürk, sözlerine şöyle devam etti: “Pankartta hakareti bir yana bırakalım ağır eleştiri diyebileceğimiz bir detay dahi yoktur. Soruşturma savcısı tamamen soyut beyanlarla sadece pankartta Recep Tayyip Erdoğan’ın karikatürünün bulunmasından yola çıkarak iddianame hazırlamıştır. Karikatürler amacı gereği iğneleyici ve eleştireldir. Bundan suç yaratmaya çalışmak bütün karikatürleri suç unsuru saymaktır. Türk yargısının artık bu gibi davalarla meşgul edilmemesi, TCK m. 299’un da bir an önce Türk Ceza Kanunu’ndan çıkarılması gerekmektedir.”
Dilek İmamoğlu’ndan Cezaevindeki Kadınlara Özgürlük Mesajı
İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne (İBB) yönelik yürütülen yargı kıskacı kapsamında bugüne kadar aralarında İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun da bulunduğu 49 çalışan tutuklandı. Bu kişiler arasında 10 kadın yönetici ve çalışan da bulunuyor.
İmamoğlu’nun eşi ve akademisyen Dilek Kaya İmamoğlu, bu tabloya dikkat çekmek amacıyla “Kadınlara Özgürlük” başlıklı bir farkındalık kampanyası başlattı.
Dilek Kaya İmamoğlu “#Kadınlara Özgürlük” mesajıyla İBB operasyonunda tutuklanan İBB’nin tüm kadın çalışanları için özgürlük istedi.
Kampanyanın odak noktasında, annelerinden ayrı kalan çocuklar, kadınlara yönelik ayrımcı uygulamalar ve kamu vicdanında derinleşen adalet duygusu kaybı yer alıyor. Dilek Kaya İmamoğlu’nun başlattığı “Kadınlara Özgürlük” kampanyası, adaletsizliğe maruz kalan kadın kamu çalışanlarının durumuna dikkat çekiyor.
“Anneler evlatlarından, evlatlar annelerinden uzak” sözleriyle kampanyanın toplumsal yönüne işaret ediliyor.
Özel Kalem Müdürü Kadriye Kasapoğlu, uzun yıllar kamu görevinde bulunmuş, çocuğunu sevgiyle büyütmüş bir anne. Gözaltına alındığı gün, çocuğunun doğum günüydü. Bu acı tesadüf, hem ailesi hem de kamu vicdanı için unutulmaz bir yara bıraktı.
Medya AŞ Genel Müdürü Fatoş Pınar Türker, Boğaziçi Üniversitesi mezunu, 25 yılı aşkın kurumsal deneyime sahip bir iletişim uzmanı. Aynı zamanda iki çocuğunu tek başına büyütüyordu. Onların okulundan sağlığına, evinden geleceğine kadar her detayla birebir ilgilenen bir anne olarak hayata dört elle tutunuyor.
Medya AŞ Etkinlik Koordinatörü Ceyda Kıryak, oğlunu tek başına büyütüyor. Bu yıl üniversite sınavına hazırlanan oğlunun en çok yanında olması gereken günlerde annesinden ayrı bırakıldı.
Dr. Elif Atayman, iletişim akademisyeni ve doktoralı bir sinema uzmanıydı. Oğluyla birlikte yaşayan bir anne olarak hem mesleğini hem anneliği titizlikle sürdüren bir kamu görevlisi. Şimdi evladından ayrı, o evlat ise annesinin yokluğunda büyümek zorunda bırakılıyor.
Nazan Başelli ise 43 yıl boyunca beş farklı İBB başkanıyla çalışmış bir kamu emekçisi. Emeklilik hayalleri kurması gereken bir dönemde, hem kamu görevinin hem anneliğin onurunu taşıyan bir kadın olarak cezaevine gönderildi. Geride bıraktığı çocuk, annesinin yıllarca biriktirdiği emeğin ve yokluğunun yükünü yaşıyor.
Onlar sadece birer kamu çalışanı değil; çocuklarının yolunu aydınlatan, yaşamlarını sırtlanan, sesleri, sığınakları olan annelerdi. Şimdi her biri, yalnızca haksız bir yargılamayla değil, aynı zamanda bir çocuğun ihtiyaç duyduğu en temel bağdan, annesinden koparılmış durumda. Bu kopuşun adı ne olursa olsun, bedeli en çok çocuklara ödetiliyor.
Tutuklu bulunan, Medya AŞ Reklam Alanı Müdürü Elif Güven, Medya AŞ Satın Alma ve İhale Müdürü Fatoş Ayık, İBB Halkla İlişkiler Şube Müdürü Serap Karay, İBB Halkla İlişkiler Görevlisi Arzu Can ve İBB Kültür AŞ çalışanı Çağla Demir de hukuksuz operasyonların ardından özgürlükleri için gün sayıyor. “Kadınlara Özgürlük” kampanyası, yalnızca tutuklu kadın çalışanların değil, aynı zamanda adalet, eşitlik ve temel haklar adına verilen bir mücadelenin sesi olmayı hedefliyor. Cezaevinde annelerinden uzak kalan çocukların sessizliğine dikkat çeken kampanya, kamu vicdanını bu tabloyla yüzleştirmeyi amaçlıyor.
Jinekoloji Randevularında Evli - Bekar Ayrımı: MHRS Sistemine ‘Evli’ Olma Şartı Eklendi
Merkezi Hekim Randevu Sistemi’nde yeni bir güncelleme yapıldı. Jinekoloji (kadın hastalıkları ve doğum)” bölümünden randevu almak isteyen yurttaşlar randevu sekmesine tıkladıklarında “25 yaş altı evli, 25 yaş üstü tüm kadınlara (gebelik harici) bakılmaktadır” olma şartı ile karşılaştı. Türk Tabipleri Birliği (TTB) Kadın Hekimlik ve Kadın Sağlığı Kolu söz konusu olaya “Ayrımcılığa uğramadan, eşit ve ücretsiz sağlık hizmeti almak tüm kadınlar için haktır. Randevu sistemindeki evli/bekar ayrımı kalkıncaya kadar konunun takipçisi olacağız” tepkisini gösterirken Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Uzmanı Prof. Dr. Levent Doğancı da uygulamayı insan haklarını ayaklar altına alan bir uygulama olarak yorumladı.
Doğancı, "Sağlık çalışanları ‘Ahlak zabıtası’ ya da ‘İran din polisi’ gibi görev yaparlar ise toplumumuzun sağlığı tehlikeye girer; çünkü hastalıklar gizlenmeye başlar" uyarısında bulundu. 18 yaşın üstündeki her birey ister erkek ister kadın, tıp açısından da hukuk açısından da ‘erişkindir’. İster evli olur; ister bekâr; cinsel hayatı da sadece kendisini ilgilendirir. Erişkin bir hastanın cinsel organlarıyla ilgili bir hastalığının tedavi edilmemesi hem kişisel hem de özellikle hastalığın cinsel yolla bulaşan bir hastalık olma olasılığı nedeniyle toplum sağlığı açısından da son derece yanlış ve tehlikelidir. Tıbbın görevi; 18 yaş üzerindeki her hastanın tıbbi sorununu, her koşulda ve kişinin özel hayatına saygı göstererek ve sosyal/ özel hayatının özgünlüğüne dikkat ederek gidermektir. Bunun ihlali bir insanlık hak ihlalidir” Diyerek sözlerini tamamladı.
İpek Atayman'dan Adalet Bakanı'na Çağrı: 'Bu İşkenceye Son Verin
İstanbul Büyükşehir Belediyesi'ne (İBB) yönelik soruşturma kapsamında 19 Mart’tan bu yana tutuklu bulunan ve 5 Haziran günü ailesinden ve avukatlarından habersiz Silivri’den Afyonkarahisar Kapalı Cezaevi’ne gönderilen Medya A.Ş. eski Genel Müdürü Dr. İpek Elif Atayman, maruz kaldığı muameleyi paylaşarak Adalet Bakanı’na çağrıda bulundu.
Herhangi bir suçu olmadığı için adaletin tecelli edeceği inancıyla serbest kalmayı beklediğini ancak Afyon’a sevk ile en somut halini alan fiziki ve psikolojik şiddetin yaşanan süreci paylaşmayı gerekli kıldığını kaydeden Atayman, "72 gün hücrede, ardından 5 gün koğuşta tutuldum. Sonra bir parça ekmekle, 7,5 saat bileklerim kelepçeli halde, bir metrekarelik zırhlı bir kabinin içinde Afyon’a sevk edildim" dedi. Adalet Bakanı Yılmaz Tunç'a çağrıda bulunan Atayman, tutukluluğun işkenceye dönüştüğünü şöyle anlattı:
"Bileklerim kelepçeden mor. Burada yerde yatıyorum. Eşyam çöp torbasında. Haftada sadece bir kez, 10 dakikalık görüşme hakkım var. Bu bir yargılama değil, şiddet ve açık bir cezalandırmadır. MASAK kaydım yok, HTS kaydım yok, şüpheli mal varlığım yok. 20 aylık genel müdürlük dönemine dair tüm belgeler yargıda; tek bir yasadışı, mevzuat dışı hizmetim yok. Aksi yönde bir soru da sorulmadı. Benden istenen nedir, hangi gerekçeyle bu muameleye maruz kaldığımı anlamıyorum. Görev yaptığım süre içinde makam aracını mütevazı bir araç ile değişerek kurum menfaatini gözettim. Genel müdürlük kartvizitimi dahi çalıştığım kuruma masraf olmasın diye kırtasiyede bastırdım. Bu mu suçum?" Sayın Adalet Bakanı, ‘Tutuklular devletimize emanettir’ diyordunuz; böyle mi sahip çıkılıyor? Bu fiziki ve psikolojik şiddete, bu işkenceye son verin. Tüm bu gerçeklere rağmen ‘kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösteren somut deliller’ var deniyorsa, tutuksuz yargılayın.
Afyonkarahisar’ın İstanbul’a olan uzaklığı nedeniyle aile ve avukat ziyaretlerinin çok zor olacağını belirten Atayman, bu şekilde ziyaret ve savunma hakkının fiilen engellendiğini vurguladı:
"Afyonkarahisar’a ulaşım en hızlı 6 saat sürüyor, en yakın havalimanı 60 kilometre uzaklıkta. Ailem yaşlı insanlar… Güvenlik ve sağlık haklarım ihlal ediliyor, ziyaret ve savunma hakkım fiilen engelleniyor; kişilik haklarım ve masumiyet karinesi çiğneniyor."
Yalnızlaştırılarak, sosyal bağlarının koparılmakta olduğunu söyleyen Dr. İpek Elif Atayman, "Bu sevk ile yalnızlaştırılarak sosyal bağlarımdan koparılıyorum. Bulunduğum koşulları hak edecek hiçbir davranışım olmadı. Bugüne dek devlete ve millete zarar verecek tek bir eylemim olmadı" dedi.
Atayman ailesi de yaşananların açık bir cezalandırmaya dönüştüğünü ve hukuk devleti ilkelerinin ihlal edildiğini dile getirerek, “Elif, ortada suçlama olmaksızın hücre, koğuş ve cezaevi değişikliğiyle oradan oraya savruluyor. Bu ceza değilse nedir? Uygulamalar ne hukukidir ne vicdanidir. Biz sadece adalet istiyoruz. Elif’i serbest bırakın, tutuksuz yargılayın” diyerek Bakanlığa çağrı yaptı.
Milletvekilinden Parlamentoda Görülmemiş Eylem
Yeni Zelanda’da bir kadın milletvekili, parlamentoda yaptığı cesur bir hareketle tüm dikkatleri üzerine çekti. Laura McClure, yapay zekâ ile hazırlanmış ve büyük ölçüde sansürlenmiş çıplak bir fotoğrafını meclisteki meslektaşlarına göstererek derin bir mesaj verdi. McClure, Temsilciler Meclisi'nde elinde fotoğraf ile yaptığı konuşmada, yapay zekâ kullanarak böyle bir fotoğraf yaratmanın ne kadar kolay olduğunu gördüğünde endişelendiğini belirtti. McClure, parlamento kürsüsünden, bu görüntüyü oluşturmanın yalnızca birkaç dakikasını aldığını anlattı.
McClure, İngiltere, ABD, Çin ve Avustralya gibi ülkelerin bu alanda aldığı önlemleri örnek göstererek, Yeni Zelanda’nın da yapay zekâ teknolojilerinin kullanımıyla yaratılan sahte (deepfake) görüntülerin yasaklanmasına yönelik sıkı kurallar getirmesi gerektiğini vurguladı. ACT (Tüketiciler ve Vergi Mükellefleri Derneği) partisinden milletvekili olan McClure, bu konunun önemini vurgulamak için kendisinin dijital olarak manipüle edilmiş bir çıplak fotoğrafını hazırladı.
Mecliste A3 Boyutundaki Çıktıyı Tutarak Şunları Söyledi:
“Bu görüntü benim çıplak bir fotoğrafım, ama gerçek değil. Kendimin bir dizi deepfake görüntüsünü oluşturmak beş dakikadan bile az sürdü.”
McClure, bu teknolojinin ne kadar kolay erişilebilir olduğunu göstermek için, “Bunu internette kısa bir Google aramasıyla buldum,” dedi. McClure, fotoğraf veya video yükleyip ‘çıplak resim oluşturma’ işlemi yapan yüzlerce siteden birini kullandığını açıkladı. “Mağdurlar için bu durum aşağılayıcı ve yıkıcı,” diyen McClure, sözlerine şöyle devam etti:
“Parlamentoda o fotoğrafı elimde tutmak bile beni rahatsız etti, üstelik gerçekte bana ait olmadığını bildiğim halde.
Yeni Zelanda Hukuk Derneği’ne göre, çevrimiçi deepfake videolarının yüzde 95’i rızasız oluşturulmuş pornografi ve bunların yüzde 90’ında da kadınlar hedef alınıyor. McClure ayrıca, çevrimiçi cinsel içerikli deepfake’leri hedef alan “Deepfake Dijital Zarar ve Sömürü” Yasasını önerdi.
Suriye'de Kadınlara Haşema Mecburiyeti Getirildi
Suriye'de eski İslamcı militan lideri Ahmed el Şaraa'nın liderlik ettiği Suriye Geçici Hükümeti, kadınların haşema gibi vücudu tamamen örten benzeri mayolar giymeden kamuya açık plajlar ve yüzme havuzlarını kullanmasını yasakladı.
Turizm Bakanlığı tarafından yayımlanan karar, aralık ayında Beşar Esad’ın devrilmesinden bu yana kadınların kıyafetine dair getirilen ilk resmi düzenleme oldu. Kararda, özel kulüpler ve lüks otellerde "Batı tarzı mayo" kullanımının serbest olduğu belirtildi.
Esad yönetiminde bile getirilmeyen bu kural, ülkede infial yarattı. 9 Haziran tarihli bu yeni kararnamede, halk plajları ve yüzme havuzlarında "toplumun farklı kesimlerinin hassasiyetlerini gözeten uygun mayo" kullanılması gerektiği ifade edildi. Kadınların plajla evleri arasındaki sokaklar arasında hareket ederken mayo üzerine ferace ya da bol giysiler giymesi gerektiği de kararnameye eklendi.
Erkeklerin de yüzme dışında göğsü açık şekilde dolaşması yasaklandı. Otel lobileri ve restoranlar gibi yüzme alanları dışında tişört giyilmesi zorunlu hale getirildi.
Beş yıldızlı oteller ve özel plajlar içinse daha esnek kurallar belirlendi. Bu tür mekanlarda "kamu ahlakına uygun ve genel zevk sınırları içinde" kalmak şartıyla normal mayolar kullanımına izin verildi.
Gelecek sayımızda kadınların örnek olan başarılı girişimlerinden oluşan haberlerin çoğunlukta olacağı bir köşede buluşa bilmek umuduyla sevgiyle kalın.
23.06.2025

Yorumlar

Bu yazı için yorum mevcut değil.
Dilerseniz Buradan yeni yorum gönderebilirsiniz.