HAZIRLAYAN: Selvet BAYRAKTAR TOKAT
Merhaba değerli Umudun Kadınları dergisi takipçileri. Mücadeleci kadınlar, yok sayılan kadınlar, ilkeli duruşları nedeniyle bedel ödeyen kadınlar, hepsi birbirinden farklı haberlerle yine kadının güncesi köşemizin konuğu.
Önce başlıklar:
Yürüyebilmek için başladığı halterde şampiyon oldu
Otizmi kitaplaştıran anneler
Mor Çatı: Sığınma evlerinde kalan kadınlar yine oy kullanamayacak
Bir terslik yok mu?
Kadınlar için yeni bir uygulama amber
İsviçreli kadınlar iklim değişikliği politikalarını Avrupa insan hakları mahkemesine taşıdı
Kolombiya'da kadın hakları savunucusu asitli saldırıya uğradı
Yürüyebilmek için başladığı halterde şampiyon oldu
Antalya'nın Kepez ilçesinde yaşayan Poyraz ailesinin 3 çocuğundan en küçüğü Simge Elif Poyraz, omurilikte gelişim bozukluğu olarak bilinen 'Spina Bifida' hastalığıyla dünyaya geldi. Hastalığı nedeniyle çocukluğunda nadiren de olsa zorluk yaşayan Poyraz'ın sol bacağında, 12 yaşındayken kısmi felç oldu. Koltuk değneğiyle hayatına devam eden Poyraz, birçok ameliyat geçirdi.
Eğitim dönemlerinde de zaman zaman, engelinden kaynaklı zorluklarla karşılaştı. Bir süre sonra ise tekerlekli sandalye ile yaşamını sürdürdü. Fizik tedavi almaya başlayan Simge, burada kendisi gibi tekerlekli sandalye ile yaşamına devam eden halter sporcusu Faruk Öztürk ile tanıştı. Tekrar ayağa kalkabilmek için zayıf bacak kaslarını güçlendirmek isteyen Simge, Faruk'un yönlendirmesiyle haltere başladı.
Büyük azimle çalışan Poyraz, haltere başlamasından kısa süre sonra katıldığı Bedensel Engelliler Türkiye Şampiyonası'nda ikincilik elde etti. Halterle tüm hayatı değişen Simge, eve hapsolmayı bıraktı ve bir süre sonra da Konyaaltı Belediyesi'nde işe başladı. Yaşadığı sakatlıkların kendisine engel olamadığı Simge, geçen ay Aydın'ın Nazilli ilçesinde düzenlenen Bedensel Engelliler Türkiye Halter Şampiyonası'nda 1. oldu.
Hedeflerinden asla vazgeçmediğini söyleyen Poyraz, “Halterde dünya şampiyonu olan arkadaşım Faruk sayesinde sporla tanıştım. Başlarken ilk düşüncem bacak kaslarımı güçlendirmekti. Kısa süre sonra düzenlenen şampiyonada Türkiye 2'ncisi oldum. Başarıyı gördükten sonra düşüncem değişti ve tamamen kollarıma odaklandım, şampiyon olmayı hedefledim" dedi.
Halterin tüm hayatını değiştirdiğini belirten Poyraz, “sporun ardından işe başladım, evimi aldım. Spor benim hayatım oldu diyebilirim. Halter olmasaydı ne yapardım bilmiyorum. Eve kapanmadım. Geçen ay düzenlenen şampiyonada Türkiye 1'incisi oldum. Beklemiyordum çünkü üst üste sakatlıklar yaşadım ve depremden dolayı da antrenman yapamamıştık. Avrupa'da bayrağımızı dalgalandırmak istiyorum. Bunun için 2025 Avrupa Şampiyonası'na hazırlanıyorum" dedi.
Otizmi kitaplaştıran anneler
Otizmli bireylerin anneleri çocukları ile yaşadıklarını kitaplaştırdı. Sema Üzel’in ‘Acı Hamur Tatlı Kurabiye’, Filiz Serin’in ‘Seni Yazdım’ ve Nedret Özdemir’in ‘Otizmde Sevgi Sözcüğü Mıyık’ isimli kitaplarını okuyucuları için imzaladığı etkinlik, KEDİ-Kabul, Eşitlik, Dahil olma, İstihdam-Otizm Derneği’nin 2 Nisan Dünya Otizm Farkındalık Günü kapsamında yapıldı.
KEDİ Otizm Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Serap Dikmen Ahmetoğlu, imza günü etkinliği ile annelerin otizmli çocuklarıyla birlikte yaşadıkları deneyimlerini aktardığı kitapların daha geniş okuyucu kitlesine ulaşmasını amaçladıklarını söyledi. Çocukların otizm tanısı almasıyla birlikte ailelerin eğitim, terapi ve sağlık alanları başta olmak üzere mücadele içine girdiklerini vurgulayan Ahmetoğlu, “annelerimiz deneyimlerini ve çocuklarına olan sevgilerini, hayranlıklarını kitaplaştırarak bir anlamda yeni tanı alan çocukların ailelerine de ışık olmaya çalıştılar. Bu nedenle kitaplarında aktardıkları deneyimler çok önemli” diye konuştu
Mor Çatı: Sığınmaevlerinde kalan kadınlar yine oy kullanamayacak
Erkek şiddeti nedeniyle sığınma evlerinde bulunmak zorunda kalan kadınlar, 14 Mayıs seçimlerinde de oy kullanamayacak. En son 31 Mart 2019 Yerel Seçimlerinde sığınma evlerinde kalan yaklaşık 30 bin kadın, sandık başına gidemedi. Kadınlar, adresleri güvenlik kaygısıyla gizlendiği için seçimlere katılamazken, AKP ve MHP'nin Meclis'e sunduğu, 31 Mart 2022 tarihinde kabul edilen Seçim Kanunu değişikliğinde ise kadınların bu sorunu bir kez daha görmezden gelindi.
Seçim süreçlerinde yurttaşlık haklarından dahi mahrum bırakılan kadınların oy kullanabilmesine yönelik Yüksek Seçim Kurulu’nun (YSK) 19.03.2023 tarihli 2023/176 sayılı kararına göre, koruma kararı bulunan seçmenin durumu bildirilen İlçe Seçim Kurulu Başkanlığınca ‘uygun görülmesi’ halinde oy kullanılabilinecek. Tedbirler kapsamında sandık çevresine asılacak sandık seçmen listesinde kadının adı ve soyadının ilk harflerine yer verilecek. Ayrıca adres bilgileri, ana adı, baba adı, doğum tarihi ve doğum yeri bilgilerinin tamamı “” (tırnak) işareti ile gizlenirken, T.C. Kimlik numarasının ortasında yer alan 5 karakter yine “” (tırnak) işareti ile gizlenecek. Mor Çatı gönüllüsü Zeynep Ekin Aklar, YSK’nin kararı ve sığınma evlerindeki kadınların durumuna dair değerlendirmelerde bulundu.
Diğer seçimlerde olduğu gibi bu seçimler için de sığınma evlerinde bulunan kadınların durumuna dair 21 Mart’ta Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı ile YSK’ye bilgilendirme başvurusu yaptıklarını ancak YSK’nin kendilerine herhangi bir dönüş yapmadığını aktardı. YSK’nin 19 Mart’taki kararına işaret eden Aklar, “bütün kamuoyunda görülen, referans olarak gösterilen kararın kendisi sorularımıza yanıt vermeyen bir karar. Hala YSK’ye bilgi edinme konusunda yaptığımız başvuruya bir yanıt gelmedi” diye belirtti.
YSK’nin kararına göre, teknik olarak sığınma evlerinde bulunmak zorunda bırakılan kadınların oy kullanabildiğini ancak koruma tedbirleri konusunda sorumluluğun daha çok kadınlara bırakıldığına dikkat çeken Aklar, şöyle dedi: “Mor Çatı olarak buna teknik yönden bakmıyoruz. Zaten kadınların oy kullanma hakları var ancak bu hakkı olmakla beraber, bu haklarından ne kadar haberdar oldukları önemli. YSK’nin bu süreçle ilgili açıkladığı bilgilere baktığımızda, sığınaklarda kalan kadınlar ve koruma kararı olanların nüfus dairesinde ya da E-Devlet’te isimlerin baş harfinin gizleneceği, gizlilik kararı olan kadınlar için adres değişikliği gibi ibareler var. Peki, bu durumdaki kadınların kaçı bu haklarından haberdar ve kaç kadının buna onayı var? Yine sığınakta kalan kadınlar, Gizlilik kararı olan kadınlar nerede oy kullanacak? O kadınların oraya erişimleri ne kadar güvenlikli olacak?” sorularının yanıtsız kaldığını belirtti.
YSK kararında ‘sığınaklar’ vurgusunun olmadığına işaret eden Aklar, şöyle dedi: "evet bir düzenleme yapılıyor kadınların oy kullanması açısından fakat meseleyi sadece teknik boyutuyla ele almıyoruz. YSK, seçim listelerinde isimlerin açık bir şekilde yazılması ya da yazılmamasını sandık güvenliği üzerinden tanımlıyor. Şiddetten korunmak isteyen, yeniden failleri ile karşı karşıya gelmek istemeyen kadınların bunu yaşamaması için ne gibi güvenlik önlemleri alınacağı, onların ulaşımının nasıl sağlanacağı, faille yüz yüze gelmemesi için kurumlar arası nasıl bir koordinasyon sağlanacağı, Şiddet Önleme ve İzleme Merkezi (ŞÖNİM), ilçe seçim kurulunun bunun için ne gibi önlemler alacağı açık bir şekilde belirtilmiyor. Bu da temel bir eksik olarak görülüyor. Bu düzenleme, sonuçları itibarıyla kadınların bütünlüklü güvenlik ihtiyaçlarına cevap vermiyor.”
Deprem bölgesinden göç etmek zorunda kalan kadınların ikamet ettikleri yeni adreslerinde herhangi bir ek belge vermeksizin elektrik faturası ile kaldığı yerin ispatlanması yükümlülüğü bulunduğunu söyleyen Aklar, “Genel anlamda bütün kamu kurumlarına söyleyeceğimiz şey bir koordinasyon gerekiyor. Farklı kamu kurumları arasında ŞÖNİM, nüfus müdürlükleri, emniyet müdürlükleri gibi tüm kamu kurumları arasında düzenli bir koordinasyon gerekiyor. Bunlar sağlanmadığı sürece kadınların güvenli bir şekilde oy kullanmasından bahsedemeyiz” ifadelerini kullandı.
Bir terslik yok mu?
Son yıllarda artan şüpheli kadın ölümleri ve 6284 Sayılı Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanunun kamuoyunda bir tartışma konusuna dönüşmesi, son zamanlardaki kadın eylemlerinin başlıca konusuydu.
Türkiye genelinde sadece son 2 yılda 93 kadının balkondan ‘düşerek’ ölmesi, birçoğunun medyaya intihar olarak yansıması ve balkondan düştüğü iddia edilen kadınların daha önce erkek şiddetine maruz kalmış olması insanların aklına aynı soruyu getiriyordu: İntihar mı? Cinayet mi? Ölen kadınların zanlı sıfatındaki erkek arkadaşları veya eşleri “kendini balkondan attı”, “tartışırken balkondan düştü” gibi benzer ifadelerle bu şüpheyi güçlendiriyordu.
Birgün gazetesi bu duruma dikkat çekmek istemiş. İstanbul’un kalbinde, Beşiktaş Barbaros Bulvarı’nda anıtsal bir ters balkon enstalasyonu kurmuş.
Bina cephesinde, binanın mimarisi, rengi ve dokusuyla uyumlu görünen, ancak ters şekilde asılan balkon, saniyeler içinde insanların dikkatini çekecek şekilde tasarlanmış.
Ters balkonun altındaki metinde ise şu ifadeler yer alıyor:
“Son 2 yılda 93 kadın balkondan “düşerek” öldü. #BirTerslikYokMu?”
Birgün gazetesini bu anlamlı çalışmasından dolayı kutluyoruz.
Kadınlar için yeni bir uygulama amber
Birleşmiş Milletler Nüfus Fonu UNFPA Türkiye tarafından kadına yönelik şiddet konusunda farkındalık oluşturmak ve şiddet yaşanması durumunda yardımcı olabilecek yeni bir uygulama geliştirildi.
Kürtçe, Türkçe, Arapça ve İngilizce olarak da hizmet veren “Amber” adlı uygulama ile kadınlar şiddetle karşılaştıklarında ilgili kurumlara anında haber verebilecek.
Uygulama, ilk bakışta düz bir ‘Regl Takvimi’ olarak görünse de uygulamanın logosuna dört kez tıklayınca “gizli” bir sayfaya yönlendiriliyor ve istenilmesi durumunda konum bilgisi daha önceden bildirilen bir numara ile paylaşılabiliyor.
SES Eşitlik, Adalet, Kadın Platformu’nun bildirdiğine göre uygulamada, şiddet karşısında kadınların başvurabileceği sivil toplum kurumları, resmî kurumlar ve merkezlerin de iletişim bilgileri yer alıyor. Uygulama üzerinden KADES’e de başvuru yapmak mümkün.
Pandemi döneminde evlerinde yalnız kalan ve şiddete uğrayan kadınlar düşünülerek, 2020 yılında hazırlıklarına başlanılan uygulama, Sakıp Sabancı Müzesi’nde düzenlenen basın toplantısıyla kamuoyuna tanıtıldı.
UNFPA Türkiye Temsilcisi Hassan Mohtashami, Kadın Koalisyonu Temsilcisi Selma Acuner, Birleşik Krallık Türkiye Büyükelçisi adına Carl Spychal, UNFPA Türkiye İyi Niyet Elçisi oyuncu Songül Öden, iyi niyet elçilerinden Edis Görgülü ve çok sayıda davetlinin katıldığı uygulamanın nasıl kullanılabileceğine dair bilgiler de paylaşıldı.
Toplantıda ilk olarak konuşan Selma Acuner, Türkiye’deki şiddetin boyutlarını anlattı. Acuner şöyle devam etti:
“Bu uygulama, kadınların şiddete karşı başvuru noktası olacak. Bu konuda kurumsal iş birliği yapılması ve yasaların uygulanması gerekiyor.
Ne yazık ki Türkiye’ye bakınca Mart 2021’de İstanbul Sözleşmesi’nden tek gecede çıkıldı. Bu Sözleşme altın niteliğinde değerlendiriliyor. Aşırı sağ hareketler, 6284 No’lu yasanın da iptal edilmesi için gündem oluşturuyorlar.
Daha kötüsü bu hareketlerin temsilcileri milletvekili aday listesinde yer alıyor. Kadınların şiddete karşı yalnız bırakıldığı Türkiye’de Amber gibi uygulamalar çok önemli olacak."
Acuner’in ardından konuşan sanatçı Songül Öden de şunları belirtti:
“Yaklaşık 2020’den beri UNFPA bu uygulama üzerinde çalışıyor. Gerçekten çok titiz bir çalışma oldu. Amacı Türkiye’deki bütün kadına yönelik şiddetle mücadele uygulamalarını, çağrı butonlarını içinde bulunduran bir ajanda haline getirmek ve bilgi vermekti.
Bu daha başlangıç.
Kadınların sesini duymaya, örgütlenmeye, mücadele etmeye, kadınlar için kadın hareket içinde çalışmaya devam edeceğiz.”
İsviçreli kadınlar iklim değişikliği politikalarını Avrupa insan hakları mahkemesine taşıdı
İsviçre'de 2 binden fazla kadın, iklim değişikliği politikasının yetersiz kaldığı gerekçesiyle hükümeti Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne (AİHM) şikâyet etti.
BBC'nin haberine göre, AİHM tarafından görülecek ilk iklim değişikliği davası, kendilerine "İklim Yaşlıları Kulübü" adını veren ve ortalama yaşları 73 olan İsviçreli kadınlar tarafından açıldı.
Kadınlar, iklim krizi nedeniyle daha sert ve daha sık ortaya çıkan sıcak hava dalgaları nedeniyle sağlıklarının ve yaşam kalitelerinin düştüğünü dolayısıyla insan haklarının ihlal edildiğini iddia etti.
Avrupa İnsan Hakları Merkezine sunulan kanıtlar arasında kadınların sağlık kayıtlarının da olduğu belirtildi.
Kadınların, mahkemeden İsviçre'yi sera gazı emisyonunun azaltılması için daha fazla çalışmaya zorlamasını istediği kaydedildi.
Davacılardan Elisabeth Stern, "İklim değişikliği nedeniyle daha fazla sıcak hava dalgalarına maruz kalıyoruz. Yaşlı kadınlar olarak bu durum bizi daha fazla etkiliyor ve normale göre ölüm artıyor" dedi.
Stern, "Hükümetimiz düzgün bir iklim politikası çıkaramadı diye biz ölmek istemiyoruz" ifadesini kullandı.
Kolombiya'da kadın hakları savunucusu asitli saldırıya uğradı
Kolombiya'da Plataforma Feminista Boyaca’nsa (Boyacense Feminist Platformu) adlı bir kadın hakları STK'sının Direktörü olan Lilia Patricia Cardozo, parkta yürüdüğü sırada kimliği belirsiz bir saldırgan tarafından saldırıya uğradı.
Saldırganın, Cardozo'nun yüzüne kimyasal madde fırlattığı bildirildi.
Polis tarafından olayla ilgili soruşturma başlatıldığı, kadın cinayeti suçlamasıyla karşı karşıya olan saldırganın kimliğinin tespit edilmeye çalışıldığı kaydedildi.
STK sözcüsü Facebook'ta yaptığı açıklamada, halen tıbbi gözlem altında tutulan Cardozo'nun yüzünün sol kısmından yaralandığını belirtti.
Doktorlar, Cardozo'ya atılan kimyasal maddenin yüzü ve göğsü dâhil olmak üzere vücudunun yüzde 4'ünü etkilediğini açıkladı.
Cardozo'nun, mağdurları istismarcıların elinden kurtarmak da dâhil olmak üzere aile içi istismarı, cinsiyet şiddetini ve ayrımcılığı sona erdirmek için çalıştığı biliniyor.
Cardozo 2022'den bu yana ölüm tehditlerinin hedefi haline gelmiş, bu da ülkenin Ulusal Koruma Birimi'nin geçtiğimiz Eylül ayında kendisini korumak için bir güvenlik protokolünü onaylamasına yol açmıştı.
Boyacense Feminist Platformu, yerel yetkilileri güvenlik protokolünü çok yavaş devreye sokarak Cardozo'yu hedef haline getirmekle suçladı.
Kolombiya'da kadınlar ve insan hakları savunucularının risk altında olduğu, Kolombiya Başsavcılığı'na göre 2022 yılında 614 kadın cinayeti vakasının rapor edildiği belirtiliyor.
İnsan Hakları İzleme Örgütü'ne göre, 2016 yılından bu yana ülkede 500'den fazla insan hakları aktivisti öldürüldü ve bu da ülkeyi insan hakları savunucuları için dünya çapında en ölümcül ülkelerden biri haline getirdi.
Gelecek sayımızda görüşmek dileğiyle umutla kalın.
23 Nisan 2023
Merhaba değerli Umudun Kadınları dergisi takipçileri. Mücadeleci kadınlar, yok sayılan kadınlar, ilkeli duruşları nedeniyle bedel ödeyen kadınlar, hepsi birbirinden farklı haberlerle yine kadının güncesi köşemizin konuğu.
Önce başlıklar:
Yürüyebilmek için başladığı halterde şampiyon oldu
Otizmi kitaplaştıran anneler
Mor Çatı: Sığınma evlerinde kalan kadınlar yine oy kullanamayacak
Bir terslik yok mu?
Kadınlar için yeni bir uygulama amber
İsviçreli kadınlar iklim değişikliği politikalarını Avrupa insan hakları mahkemesine taşıdı
Kolombiya'da kadın hakları savunucusu asitli saldırıya uğradı
Yürüyebilmek için başladığı halterde şampiyon oldu
Antalya'nın Kepez ilçesinde yaşayan Poyraz ailesinin 3 çocuğundan en küçüğü Simge Elif Poyraz, omurilikte gelişim bozukluğu olarak bilinen 'Spina Bifida' hastalığıyla dünyaya geldi. Hastalığı nedeniyle çocukluğunda nadiren de olsa zorluk yaşayan Poyraz'ın sol bacağında, 12 yaşındayken kısmi felç oldu. Koltuk değneğiyle hayatına devam eden Poyraz, birçok ameliyat geçirdi.
Eğitim dönemlerinde de zaman zaman, engelinden kaynaklı zorluklarla karşılaştı. Bir süre sonra ise tekerlekli sandalye ile yaşamını sürdürdü. Fizik tedavi almaya başlayan Simge, burada kendisi gibi tekerlekli sandalye ile yaşamına devam eden halter sporcusu Faruk Öztürk ile tanıştı. Tekrar ayağa kalkabilmek için zayıf bacak kaslarını güçlendirmek isteyen Simge, Faruk'un yönlendirmesiyle haltere başladı.
Büyük azimle çalışan Poyraz, haltere başlamasından kısa süre sonra katıldığı Bedensel Engelliler Türkiye Şampiyonası'nda ikincilik elde etti. Halterle tüm hayatı değişen Simge, eve hapsolmayı bıraktı ve bir süre sonra da Konyaaltı Belediyesi'nde işe başladı. Yaşadığı sakatlıkların kendisine engel olamadığı Simge, geçen ay Aydın'ın Nazilli ilçesinde düzenlenen Bedensel Engelliler Türkiye Halter Şampiyonası'nda 1. oldu.
Hedeflerinden asla vazgeçmediğini söyleyen Poyraz, “Halterde dünya şampiyonu olan arkadaşım Faruk sayesinde sporla tanıştım. Başlarken ilk düşüncem bacak kaslarımı güçlendirmekti. Kısa süre sonra düzenlenen şampiyonada Türkiye 2'ncisi oldum. Başarıyı gördükten sonra düşüncem değişti ve tamamen kollarıma odaklandım, şampiyon olmayı hedefledim" dedi.
Halterin tüm hayatını değiştirdiğini belirten Poyraz, “sporun ardından işe başladım, evimi aldım. Spor benim hayatım oldu diyebilirim. Halter olmasaydı ne yapardım bilmiyorum. Eve kapanmadım. Geçen ay düzenlenen şampiyonada Türkiye 1'incisi oldum. Beklemiyordum çünkü üst üste sakatlıklar yaşadım ve depremden dolayı da antrenman yapamamıştık. Avrupa'da bayrağımızı dalgalandırmak istiyorum. Bunun için 2025 Avrupa Şampiyonası'na hazırlanıyorum" dedi.
Otizmi kitaplaştıran anneler
Otizmli bireylerin anneleri çocukları ile yaşadıklarını kitaplaştırdı. Sema Üzel’in ‘Acı Hamur Tatlı Kurabiye’, Filiz Serin’in ‘Seni Yazdım’ ve Nedret Özdemir’in ‘Otizmde Sevgi Sözcüğü Mıyık’ isimli kitaplarını okuyucuları için imzaladığı etkinlik, KEDİ-Kabul, Eşitlik, Dahil olma, İstihdam-Otizm Derneği’nin 2 Nisan Dünya Otizm Farkındalık Günü kapsamında yapıldı.
KEDİ Otizm Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Serap Dikmen Ahmetoğlu, imza günü etkinliği ile annelerin otizmli çocuklarıyla birlikte yaşadıkları deneyimlerini aktardığı kitapların daha geniş okuyucu kitlesine ulaşmasını amaçladıklarını söyledi. Çocukların otizm tanısı almasıyla birlikte ailelerin eğitim, terapi ve sağlık alanları başta olmak üzere mücadele içine girdiklerini vurgulayan Ahmetoğlu, “annelerimiz deneyimlerini ve çocuklarına olan sevgilerini, hayranlıklarını kitaplaştırarak bir anlamda yeni tanı alan çocukların ailelerine de ışık olmaya çalıştılar. Bu nedenle kitaplarında aktardıkları deneyimler çok önemli” diye konuştu
Mor Çatı: Sığınmaevlerinde kalan kadınlar yine oy kullanamayacak
Erkek şiddeti nedeniyle sığınma evlerinde bulunmak zorunda kalan kadınlar, 14 Mayıs seçimlerinde de oy kullanamayacak. En son 31 Mart 2019 Yerel Seçimlerinde sığınma evlerinde kalan yaklaşık 30 bin kadın, sandık başına gidemedi. Kadınlar, adresleri güvenlik kaygısıyla gizlendiği için seçimlere katılamazken, AKP ve MHP'nin Meclis'e sunduğu, 31 Mart 2022 tarihinde kabul edilen Seçim Kanunu değişikliğinde ise kadınların bu sorunu bir kez daha görmezden gelindi.
Seçim süreçlerinde yurttaşlık haklarından dahi mahrum bırakılan kadınların oy kullanabilmesine yönelik Yüksek Seçim Kurulu’nun (YSK) 19.03.2023 tarihli 2023/176 sayılı kararına göre, koruma kararı bulunan seçmenin durumu bildirilen İlçe Seçim Kurulu Başkanlığınca ‘uygun görülmesi’ halinde oy kullanılabilinecek. Tedbirler kapsamında sandık çevresine asılacak sandık seçmen listesinde kadının adı ve soyadının ilk harflerine yer verilecek. Ayrıca adres bilgileri, ana adı, baba adı, doğum tarihi ve doğum yeri bilgilerinin tamamı “” (tırnak) işareti ile gizlenirken, T.C. Kimlik numarasının ortasında yer alan 5 karakter yine “” (tırnak) işareti ile gizlenecek. Mor Çatı gönüllüsü Zeynep Ekin Aklar, YSK’nin kararı ve sığınma evlerindeki kadınların durumuna dair değerlendirmelerde bulundu.
Diğer seçimlerde olduğu gibi bu seçimler için de sığınma evlerinde bulunan kadınların durumuna dair 21 Mart’ta Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı ile YSK’ye bilgilendirme başvurusu yaptıklarını ancak YSK’nin kendilerine herhangi bir dönüş yapmadığını aktardı. YSK’nin 19 Mart’taki kararına işaret eden Aklar, “bütün kamuoyunda görülen, referans olarak gösterilen kararın kendisi sorularımıza yanıt vermeyen bir karar. Hala YSK’ye bilgi edinme konusunda yaptığımız başvuruya bir yanıt gelmedi” diye belirtti.
YSK’nin kararına göre, teknik olarak sığınma evlerinde bulunmak zorunda bırakılan kadınların oy kullanabildiğini ancak koruma tedbirleri konusunda sorumluluğun daha çok kadınlara bırakıldığına dikkat çeken Aklar, şöyle dedi: “Mor Çatı olarak buna teknik yönden bakmıyoruz. Zaten kadınların oy kullanma hakları var ancak bu hakkı olmakla beraber, bu haklarından ne kadar haberdar oldukları önemli. YSK’nin bu süreçle ilgili açıkladığı bilgilere baktığımızda, sığınaklarda kalan kadınlar ve koruma kararı olanların nüfus dairesinde ya da E-Devlet’te isimlerin baş harfinin gizleneceği, gizlilik kararı olan kadınlar için adres değişikliği gibi ibareler var. Peki, bu durumdaki kadınların kaçı bu haklarından haberdar ve kaç kadının buna onayı var? Yine sığınakta kalan kadınlar, Gizlilik kararı olan kadınlar nerede oy kullanacak? O kadınların oraya erişimleri ne kadar güvenlikli olacak?” sorularının yanıtsız kaldığını belirtti.
YSK kararında ‘sığınaklar’ vurgusunun olmadığına işaret eden Aklar, şöyle dedi: "evet bir düzenleme yapılıyor kadınların oy kullanması açısından fakat meseleyi sadece teknik boyutuyla ele almıyoruz. YSK, seçim listelerinde isimlerin açık bir şekilde yazılması ya da yazılmamasını sandık güvenliği üzerinden tanımlıyor. Şiddetten korunmak isteyen, yeniden failleri ile karşı karşıya gelmek istemeyen kadınların bunu yaşamaması için ne gibi güvenlik önlemleri alınacağı, onların ulaşımının nasıl sağlanacağı, faille yüz yüze gelmemesi için kurumlar arası nasıl bir koordinasyon sağlanacağı, Şiddet Önleme ve İzleme Merkezi (ŞÖNİM), ilçe seçim kurulunun bunun için ne gibi önlemler alacağı açık bir şekilde belirtilmiyor. Bu da temel bir eksik olarak görülüyor. Bu düzenleme, sonuçları itibarıyla kadınların bütünlüklü güvenlik ihtiyaçlarına cevap vermiyor.”
Deprem bölgesinden göç etmek zorunda kalan kadınların ikamet ettikleri yeni adreslerinde herhangi bir ek belge vermeksizin elektrik faturası ile kaldığı yerin ispatlanması yükümlülüğü bulunduğunu söyleyen Aklar, “Genel anlamda bütün kamu kurumlarına söyleyeceğimiz şey bir koordinasyon gerekiyor. Farklı kamu kurumları arasında ŞÖNİM, nüfus müdürlükleri, emniyet müdürlükleri gibi tüm kamu kurumları arasında düzenli bir koordinasyon gerekiyor. Bunlar sağlanmadığı sürece kadınların güvenli bir şekilde oy kullanmasından bahsedemeyiz” ifadelerini kullandı.
Bir terslik yok mu?
Son yıllarda artan şüpheli kadın ölümleri ve 6284 Sayılı Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanunun kamuoyunda bir tartışma konusuna dönüşmesi, son zamanlardaki kadın eylemlerinin başlıca konusuydu.
Türkiye genelinde sadece son 2 yılda 93 kadının balkondan ‘düşerek’ ölmesi, birçoğunun medyaya intihar olarak yansıması ve balkondan düştüğü iddia edilen kadınların daha önce erkek şiddetine maruz kalmış olması insanların aklına aynı soruyu getiriyordu: İntihar mı? Cinayet mi? Ölen kadınların zanlı sıfatındaki erkek arkadaşları veya eşleri “kendini balkondan attı”, “tartışırken balkondan düştü” gibi benzer ifadelerle bu şüpheyi güçlendiriyordu.
Birgün gazetesi bu duruma dikkat çekmek istemiş. İstanbul’un kalbinde, Beşiktaş Barbaros Bulvarı’nda anıtsal bir ters balkon enstalasyonu kurmuş.
Bina cephesinde, binanın mimarisi, rengi ve dokusuyla uyumlu görünen, ancak ters şekilde asılan balkon, saniyeler içinde insanların dikkatini çekecek şekilde tasarlanmış.
Ters balkonun altındaki metinde ise şu ifadeler yer alıyor:
“Son 2 yılda 93 kadın balkondan “düşerek” öldü. #BirTerslikYokMu?”
Birgün gazetesini bu anlamlı çalışmasından dolayı kutluyoruz.
Kadınlar için yeni bir uygulama amber
Birleşmiş Milletler Nüfus Fonu UNFPA Türkiye tarafından kadına yönelik şiddet konusunda farkındalık oluşturmak ve şiddet yaşanması durumunda yardımcı olabilecek yeni bir uygulama geliştirildi.
Kürtçe, Türkçe, Arapça ve İngilizce olarak da hizmet veren “Amber” adlı uygulama ile kadınlar şiddetle karşılaştıklarında ilgili kurumlara anında haber verebilecek.
Uygulama, ilk bakışta düz bir ‘Regl Takvimi’ olarak görünse de uygulamanın logosuna dört kez tıklayınca “gizli” bir sayfaya yönlendiriliyor ve istenilmesi durumunda konum bilgisi daha önceden bildirilen bir numara ile paylaşılabiliyor.
SES Eşitlik, Adalet, Kadın Platformu’nun bildirdiğine göre uygulamada, şiddet karşısında kadınların başvurabileceği sivil toplum kurumları, resmî kurumlar ve merkezlerin de iletişim bilgileri yer alıyor. Uygulama üzerinden KADES’e de başvuru yapmak mümkün.
Pandemi döneminde evlerinde yalnız kalan ve şiddete uğrayan kadınlar düşünülerek, 2020 yılında hazırlıklarına başlanılan uygulama, Sakıp Sabancı Müzesi’nde düzenlenen basın toplantısıyla kamuoyuna tanıtıldı.
UNFPA Türkiye Temsilcisi Hassan Mohtashami, Kadın Koalisyonu Temsilcisi Selma Acuner, Birleşik Krallık Türkiye Büyükelçisi adına Carl Spychal, UNFPA Türkiye İyi Niyet Elçisi oyuncu Songül Öden, iyi niyet elçilerinden Edis Görgülü ve çok sayıda davetlinin katıldığı uygulamanın nasıl kullanılabileceğine dair bilgiler de paylaşıldı.
Toplantıda ilk olarak konuşan Selma Acuner, Türkiye’deki şiddetin boyutlarını anlattı. Acuner şöyle devam etti:
“Bu uygulama, kadınların şiddete karşı başvuru noktası olacak. Bu konuda kurumsal iş birliği yapılması ve yasaların uygulanması gerekiyor.
Ne yazık ki Türkiye’ye bakınca Mart 2021’de İstanbul Sözleşmesi’nden tek gecede çıkıldı. Bu Sözleşme altın niteliğinde değerlendiriliyor. Aşırı sağ hareketler, 6284 No’lu yasanın da iptal edilmesi için gündem oluşturuyorlar.
Daha kötüsü bu hareketlerin temsilcileri milletvekili aday listesinde yer alıyor. Kadınların şiddete karşı yalnız bırakıldığı Türkiye’de Amber gibi uygulamalar çok önemli olacak."
Acuner’in ardından konuşan sanatçı Songül Öden de şunları belirtti:
“Yaklaşık 2020’den beri UNFPA bu uygulama üzerinde çalışıyor. Gerçekten çok titiz bir çalışma oldu. Amacı Türkiye’deki bütün kadına yönelik şiddetle mücadele uygulamalarını, çağrı butonlarını içinde bulunduran bir ajanda haline getirmek ve bilgi vermekti.
Bu daha başlangıç.
Kadınların sesini duymaya, örgütlenmeye, mücadele etmeye, kadınlar için kadın hareket içinde çalışmaya devam edeceğiz.”
İsviçreli kadınlar iklim değişikliği politikalarını Avrupa insan hakları mahkemesine taşıdı
İsviçre'de 2 binden fazla kadın, iklim değişikliği politikasının yetersiz kaldığı gerekçesiyle hükümeti Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne (AİHM) şikâyet etti.
BBC'nin haberine göre, AİHM tarafından görülecek ilk iklim değişikliği davası, kendilerine "İklim Yaşlıları Kulübü" adını veren ve ortalama yaşları 73 olan İsviçreli kadınlar tarafından açıldı.
Kadınlar, iklim krizi nedeniyle daha sert ve daha sık ortaya çıkan sıcak hava dalgaları nedeniyle sağlıklarının ve yaşam kalitelerinin düştüğünü dolayısıyla insan haklarının ihlal edildiğini iddia etti.
Avrupa İnsan Hakları Merkezine sunulan kanıtlar arasında kadınların sağlık kayıtlarının da olduğu belirtildi.
Kadınların, mahkemeden İsviçre'yi sera gazı emisyonunun azaltılması için daha fazla çalışmaya zorlamasını istediği kaydedildi.
Davacılardan Elisabeth Stern, "İklim değişikliği nedeniyle daha fazla sıcak hava dalgalarına maruz kalıyoruz. Yaşlı kadınlar olarak bu durum bizi daha fazla etkiliyor ve normale göre ölüm artıyor" dedi.
Stern, "Hükümetimiz düzgün bir iklim politikası çıkaramadı diye biz ölmek istemiyoruz" ifadesini kullandı.
Kolombiya'da kadın hakları savunucusu asitli saldırıya uğradı
Kolombiya'da Plataforma Feminista Boyaca’nsa (Boyacense Feminist Platformu) adlı bir kadın hakları STK'sının Direktörü olan Lilia Patricia Cardozo, parkta yürüdüğü sırada kimliği belirsiz bir saldırgan tarafından saldırıya uğradı.
Saldırganın, Cardozo'nun yüzüne kimyasal madde fırlattığı bildirildi.
Polis tarafından olayla ilgili soruşturma başlatıldığı, kadın cinayeti suçlamasıyla karşı karşıya olan saldırganın kimliğinin tespit edilmeye çalışıldığı kaydedildi.
STK sözcüsü Facebook'ta yaptığı açıklamada, halen tıbbi gözlem altında tutulan Cardozo'nun yüzünün sol kısmından yaralandığını belirtti.
Doktorlar, Cardozo'ya atılan kimyasal maddenin yüzü ve göğsü dâhil olmak üzere vücudunun yüzde 4'ünü etkilediğini açıkladı.
Cardozo'nun, mağdurları istismarcıların elinden kurtarmak da dâhil olmak üzere aile içi istismarı, cinsiyet şiddetini ve ayrımcılığı sona erdirmek için çalıştığı biliniyor.
Cardozo 2022'den bu yana ölüm tehditlerinin hedefi haline gelmiş, bu da ülkenin Ulusal Koruma Birimi'nin geçtiğimiz Eylül ayında kendisini korumak için bir güvenlik protokolünü onaylamasına yol açmıştı.
Boyacense Feminist Platformu, yerel yetkilileri güvenlik protokolünü çok yavaş devreye sokarak Cardozo'yu hedef haline getirmekle suçladı.
Kolombiya'da kadınlar ve insan hakları savunucularının risk altında olduğu, Kolombiya Başsavcılığı'na göre 2022 yılında 614 kadın cinayeti vakasının rapor edildiği belirtiliyor.
İnsan Hakları İzleme Örgütü'ne göre, 2016 yılından bu yana ülkede 500'den fazla insan hakları aktivisti öldürüldü ve bu da ülkeyi insan hakları savunucuları için dünya çapında en ölümcül ülkelerden biri haline getirdi.
Gelecek sayımızda görüşmek dileğiyle umutla kalın.
23 Nisan 2023
Yorumlar
Bu yazı için yorum mevcut değil.
Dilerseniz Buradan yeni yorum gönderebilirsiniz.