erguraltan@gmail.com
Mavi tişörtüyle, sol eli üzerine yanağını yaslamış tebessüm ediyor. Hafif dökülmüş saçları,gür bıyıkları ve gözlüğü var.
YAZAN: Ergür ALTAN

Avucumdaki bir tutam saçı, -kendi saçım-, öperken usulca, dudaklarım kanıyor. Her kadının dudakları kanar oysa. Kiminin bir sözcükle, kiminin bir bakışla, benimki de bir tutam saçla işte. Dudaklarımda kan izi; sağ bir annenin tokadında ve ölü bir annenin bambaşka bir boyutta kızının saçını okşayışında…
Doğru bildiniz, kendimde değilim ben! Kendime yolum düşmez zaten ve uğramayı düşünmüyorum kendime. Bir kadın kendine uğramıyorsa yaralıdır. Yaralı bir kadının ruhunda sokak kedilerinin alfabesi, ekmek değil, şarap dilenen dilencilerin sırlı bir dilde söylediği şarkıları ve sabah ezanıyla izbe evlerine dönen konsomatrislerin demirbaşları arasında yer alan falçatalarına süzülen gözyaşları vardır.
Bir ağaç kesilirken beni kesiyorlarmış gibi canım yanıyor. Acımı teskin etmeye sokak kedileri geliyor, annem değil, akrabalarım değil, komşularım değil. Bir çocuğa da, bir eşeğe de tecavüz edilirken, bunu duyumsayıp avaz avaz bağırıyorum. Alkolik bir dilenci bağrına basıyor beni, kardeşim değil! On üçünde evlendirilen bir kız çocuğu bana çikolata almıştı rüyamda. Ben rüyalarımı anlatırken hıçkıra hıçkıra ağlıyorum çocuk olmadan kadın olan dostlarımın yanı başında...
Sesler birikiyor ruhumda; incecik, kırılgan, yorgun argın sesler. Yaralı bir sesi var bu dünyanın ve sessiz harfleri. Sessiz harfler koleksiyonumu göstereyim mi size? Binlerce, on binlerce, yüz binlerce harfim var, her biri dalgın, solgun, ölgün. Evet, kendimi bilmeyenim ben. Kendimde değil, bazı zamanlar Gülten Akın`ın dizelerindeyim.
“Tutsak ve kibirli -ne gülünç-
Gözleri gittikçe iri, gittikçe çekilmez
İçimde gittikçe bunaltı, gittikçe bunaltı
Gittim geldim kara saçlarımı öylece buldum...”
Öylecedir benim kara saçlarım, bir karartıdır nicedir. Bir kadın, saçlarını karartı olarak görüyorsa kırık dökük bir aynanın karşısında, onu anlayamayacağınıza göre, lütfen incitmeden defolup gidiniz!
Dağıldım ben. Evrenin, sokakların ve ruhumun dört bir yanına dağıldım. Dağınık bir kadınım doğrusu. Bir köşede deli, bir köşede küfürbaz, bir köşede dans eden, bir köşedeyse dans etti diye öldürülen bir kadın. Ama hayata olumlu tarafından da bakıyorum ve bir kelebeğin ömrünün üç gün olduğuna değil de, o kelebeğin can haline yoğunlaşıyorum. Kelebeklerin ömrü ortalama seksen yıl olmalıydı; birbirini ötekileştiren ezilenlerin, o ezilenlerin kutsadığı diktatörlerin ve fetvalarını bir taraflarına sokmak için can attığım döl israfı şeyhlerin değil! Ah, sevgi pıtırcığı olamıyorum maalesef. Belki de Çingene mahallesinde yaşayıp da, ruhu onlar kadar Çingene olan yalnızca benimdir diye, kim bilir...
Dünya yuvarlak ve siz düz olduğunu iddia ediyorsunuz dünyanın! Yerküreden değil, bir kadının ruhundan bahsediyorum, kendi dünyamdan. Dümdüz bir yaşamınız, dümdüz bir bakışınız, dümdüz bir ruhunuz varsa, dünyanız da düz olur elbette. Benim dünyam yuvarlak mesela, yaşamım kederli, bakışım asi ve ruhum deli olduğu kadar incelikten kırılan. Dünyam yuvarlak olunca ne oluyor biliyor musunuz? Dönüyorum bir semazen gibi. Dönüşüyorum bir insandan bir ırmağa, bir bebekten bir dervişe, bir kadından, bir gökkuşağına. Dünyamı yuvarlak yapan bu dönüşümdür. Bir bakışımla can olabiliyorsam incitilene, hor görülene, yaftalanana, ruhumda da bu dünyayı döndüren bir güç var elbette.
Ne çok hezeyanlarım var, değil mi? Ah, yine bir ırmak kurutuldu tam da şu anda ve ağa tutulan bir balık selâm yolluyor kardeşi bildiği balığa, Küçük Kara Balık masalında...
Hayata olumlu tarafından da bakıyorum ve bütün bebeklere, bütün yıldızlara, bütün sincaplara "iyi ki varsınız" diyorum. Ben isterdim ki, başka bir dünya mümkün olsun. Dövülmeden büyümek isterdim. Düşündüm de şimdi, bu bile yeterli olabilirdi.
Sokak kedilerine şiirler okuyarak içiyorum dilencilerce hediye edilen şarabımı.
Tutunamayan kadınlar dalga geçerler bu dünyayla. Tutunamadığım şu üç günlük dünyanın sarhoş bir kelebeğiyim; bir yıldız kayarken gömüleceğim mezarın üzerinde, kestim kara saçlarımı...

Yorumlar

Bu yazı için yorum mevcut değil.
Dilerseniz Buradan yeni yorum gönderebilirsiniz.