SÖYLEŞİYİ YAPAN: Şule Sepin İçli
Şule: Sevgili Umudun Kadınları izleyicileri. ‘Hak Mı, Hukuk Mu, Lütuf Mu?’ Köşemizde bir değişiklik yapmak istedik. Yazıyla hukuk konuları daha zor anlaşıldığı için karşılıklı konuşarak söyleşerek bir kolaylık yapabiliriz diye düşündük.daha sonra sorularınız olduğunda, bunları yanıtlamak istedik. Avukat Özlem ayata ile birlikteyiz. Kendisini tanıtacak ama onunla bir geçmişimiz var, bunu da hatırlatalım. Daha önce ekip olarak çalıştığımız Kibele Dergisinde, ‘Yasal Haklarımızı Öğrenelim’ köşesini büyük bir emekle hazırlayıp yazıyordu. Hoş geldin Özlem.
Özlem: kibele’de sizinle çalışmak büyük bir zevkti benim için. Burada da sizinle olmaktan çok mutluyum. 22 yıldır avukatlık yapıyorum ve başından beri ağırlıklı olarak kadın hakları alanında çalışıyorum. Boşanma, mal rejimi, velayet davalarına bakıyorum. Davetinizi seve seve kabul ettim ve buradayım. savurganlık, alkol ve uyuşturucu madde bağımlılığı, mal varlığının kötü yönetilmesi, kötü yaşam tarzı nedeniyle bir kadının eşine kısıtlılık kararı verilebilir mi? sorunuz hakkında sizleri bilgilendireceğim. İsterseniz genel bir çerçeve çizeyim, örnek kararlar da buldum, bu örnekler üzerinden bir değerlendirme yapayım. Eksik bıraktığım yerler ve sorularınız olursa, daha sonra üzerinden geçeriz size uygunsa.
Şule: Uygundur.
Özlem: Biz kısıtlılık, hacir altına alma ile genellikle yaşlıların demans olması, evlerinden çıkamamaları gibi nedenlerle bakım yükümlülüğünü taşıyanların kira işlemleri, maaş alma gibi durumlarda kısıtlılık kararı aldırmak şeklinde karşılaşıyoruz. Eşin kumar oynaması, alkol alması, başka bir kadına ev açtığı için malını satması gibi durumlar pek rastladığımız olaylar değil.
Şule: Kısıtlılık, vesayet anlamına geliyor değil mi?
Özlem: Evet, ben Türkçesini kullanıyorum. Bu kavram, velayetle karıştırılıyor. Velayet, anne-babanın çocuğun eğitimi, geleceği ve varlığıyla ilgili kararlar alma yetkisi. Taraflar boşanmışsa, küçük çocukla ilgili anne ya da babaya verilen yetki. Küçük bir çocuk da vesayet altına alınabilir. Kurumda kalan, anne ve babası olmayan çocuklar vesayet altına alınabilir. Esas anlamda, akıl hastalığı, akıl zayıflığı nedeniyle hukuksal işlemlerini yapamaması, buna ek olarak savurganlık, alkol, uyuşturucu madde bağımlılığı, kötü yönetme, kişi bir yıldan fazla hapis cezası almışsa, dışarıdaki işlerini yürütemeyecekse başlığı altında yer alan konuları konuşacağız. Bu yasa maddesi yeni değil ancak çok uygulanmayan bir madde. Hakimler genelde aile hukukunda ekonomik nedenlerden dolayı çok sık başvurulan bir madde var, onu daha çok dikkate alıyorlar. Bunu da anlatacağım. Vesayet altına aldırma ile ilgili dava açılacaksa, bunun bazı koşulları var. Dava açmadan önce davanın reddedilmemesi için bunlara dikkat etmek gerekiyor. Savurganlık ya da saydığımız nedenlerin, kişi ve ailesini dar ve yoksul duruma düşürmesi önemli. Adam kumar oynuyordur ama çok fazla malı vardır. Yaşamları zora düşmemiştir. Bu durumda mahkeme davayı reddedecektir. Örneğin, kadının eşi alkol kullanıyor, kumar oynuyor, eve sürekli haciz geliyor. Ödenemeyen elektrik, su ve yakacak faturaları, çocuğun ödenemeyen okul taksitleri, bakkal defterine yazılan borçlar ek belge olarak sunulmuş. Bu belgelerle adamın kötü alışkanlıkları desteklenerek kanıtlandığı için mahkeme vesayet kararı almış. Eğer bu belgeler eksikse, mahkeme davayı reddedebilir. Vesayet, kişinin hukuki dünyadan elinin, ayağının çekilmesi anlamına geliyor. Borçlanamaz, satış yapamaz, kefil olamaz, uzun süreli kira sözleşmesi yapamaz, vakıf kuramaz. Bir çocuk gibidir ve onun vesayetini üstlenen biri vardır ve bütün hukuki işlemleri onun yerine vasi yürütür. Sonuçları ağır olduğu için ayrıntılı incelenmeye tabidir. Hukuk davasıysa, bir danışman ya da avukattan destek almak çok önemli. Darp, yaralama gibi ceza davalarında, daha sonra eksik bıraktığımız delilleri sunabilir ve unuttuğumuz olayları anlatabiliriz. Süre kısıtlaması yoktur. Son dakika işler değişebilir, tersine dönebilir. Boşanma, nafaka, vesayet gibi hukuk davalarında, taraflar dava dilekçesindeki taleplerle bağlıdır. Cevaplar süreye bağlıdır. Ayrıntıların atlanmaması gerekir. Eşi kumar oynayan kadının davası reddedilince, kadın davasının neden reddedildiğini anlayamaz ve haksızlığa uğradığını düşünür. Adam evini terk etmiş, başka bir kadına ev açmış, bütün mal varlığını ev açtığı kadının üzerine devretmiş, parasını çarçur etmeyi sürdürüyor. Bu maddeye göre dava açabilir, kanıtlaması koşuluyla. Yargıtay kararlarına göre kötü yaşam tarzı, toplumun ahlaki kurallarıdır. Evli, çocukları olan birinin başka biriyle yaşaması, medeni kanuna göre, gücü oranında evi geçindirmesi gerekirken, ailesini ihmal etmesi kötü yaşam tarzına girer. Tanık sınırlaması yoktur. Olayları bilen yetişkin çocuklar, aile büyükleri, yakın arkadaşlar, çocuğun öğretmeni tanık gösterilebilir. Mahkeme yeterli bulursa, tanıkların tümünü dinlemeyebilir. Önemli olan olaya göre tanık bulmaktır. Eve haciz geldiğinde, komşuyu çağırıp olaya tanık olmasını sağlamak gibi. Olayın farklılıklarına göre farklı anlatımlar yapacak tanıkları belirleyip olayın bütününün anlaşılması önemlidir. Delil sınırlaması da yoktur.
Mahkeme vesayet altına alınan kişi hakkında aklıselim davranıp davranmadığına ilişkin doktor raporu ister. Mal varlığı ne kadardı, şimdi ne durumda olduğunu anlamak için hesap hareketlerine, mal varlığının giriş-çıkışlarına dikkat eder. dava kabul edildiğinde, karar, kişinin ikametkahının bulunduğu Nüfus Müdürlüğü’ne bildirilir. Bu andan itibaren yaptığı bütün işlemler geçersiz sayılır. Banka kredi vermişse, bunu bizden geri alamaz fakat bu durumda olan kişi hakkında iptal işlemini yapabilir. Artık her şey onaya tabidir. Vasinin denetiminde maaşını çekebilir, vasi giderleri halleder. Başvurucu, “eşim bizi dara düşürdü” diyen kişi, yetişkin çocuklar, aileden biri vasi olabilir. Mahkeme, vasinin kısıtlı olup olmadığına, aralarında bir husumet olup olmamasına dikkat eder. Aralarında düşmanlık, çıkar çatışması olmayacak. Ekonomik işlerin yürütülmesi vasiye bağlı olduğu için ona zarar vermeyecek kişinin vasi olması gerekir. Kişi onu gerçek anlamıyla koruyacak. Günlük, olağan işler vasinin denetimindedir. Ancak ev satışı gibi büyük işlerde vasi kararı veren mahkemeden, kimi zaman da bir üst mahkemeden izin almak zorundadır. Eski kumar borçları nedeniyle ev satılmak zorunda mesela. Satış nedeni, satış miktarı gibi bilgilerin mahkemeye bildirilmesi gerekir. Mahkeme izin verirse, vasi satış yapabilir. Vasinin zarar vermemesi de gözetilir. 2008 yılında, Tunceli’de bir kadın, eşi kumar oynadığı için dava açmış. Maaşının tamamını kumara yatırdığı için çocukların yemek bulamaması, komşuların destek olduğu iddiasıyla vasi talep etmiş. Mahkeme reddetmiş, yargıtay, yoksulluğa ve darlığa düşme tehlikesi olduğunu belirterek vasi atamış.
Vasi kararı, tapu, bankalar gibi pek çok resmi kuruma bildiriliyor. İyi niyetli üçüncü kişiler korunamıyor. Örneğin, kişi vesayet altında olduğunu söylemeden kira sözleşmesi imzalıyor. Karşı taraf bunu bilmiyor. Adam peşinatı alıp kumara yatırıyor. Bu durumda iyi niyetli olan ve kira peşinatını vereni korumuyor. Çünkü adamın yaptığı bütün hukuki işlemler geçersiz.
Adam evli olduğu halde sürekli televizyonlardaki evlilik programlarına katılıyor. Lüks hediyeler alıyor. Evlenme vaadiyle kadınları kandırıp tatile götürüyor. Lüks hediyeler almak savurganlığa, evli olduğu halde kadınlarla ilişki kurması da kötü yaşam tarzına girebiliyor.
Buraya kadar aklınıza takılan, anlamadığınız, eksik bıraktığım bilgiler varsa, sorun, daha sonra devam edeyim istiyorum.
Şule: Anlattıkların çok ilginç olaylar ve izleyiciler açısından çok yararlı olduğunu düşünüyorum. Dava masrafları ne kadar tutuyor? Dava ne kadar bir sürede sonuçlanıyor? Doktor ve bilir kişi raporları da var işin içinde.
Özlem: Açılan davanın bir bedeli varsa, onun üzerinden harç hesaplanır. Tazminat miktarı, hileli ev satışının iptali davası gibi. Vesayet davası, üzerinden hesaplanarak değer biçilecek bir dava değil. Sınırlı olarak masraf alınıyor. Günümüzün ekonomik koşulları gereği rakamlar sürekli değişiyor. Yaklaşık 200-500 TL. civarında olabilir. Tam rakamı öğrenip sizinle daha sonra paylaşabilirim isterseniz.
Şule: Bu bilgi yeterli. İzleyicilerimizden gelen farklı sorular olursa, bir sonraki söyleşimizde yanıtlamanızı isteyebiliriz.
Özlem: Maalesef Türkiye’de yargı çok uzun sürüyor. Davayı açtık, duruşma iki buçuk ay sonrasına veriliyor. Demans hastası gibi acil bir durum için dava açtığımızda, çekişmeli bir durum olmadığı için mahkeme hastaneye sevk ediyor hastane, yaşlının dışarıdaki hukuki işlemleri yapamayacağına ilişkin rapor veriyor. Rapor dosyaya girdiğinde, duruşma olmadan da dava sonuçlanabiliyor. En geç bir ay içinde sonuçlanabiliyor. bazan demans hastasının ağabeyi vasi olacaksa, komşulara sorulması isteniyor, aralarında bir husumet var mı, yok mu diye. Karakoldan isteniyor bu bilgiler. Karakolun işlemleri ne kadar sürede yaptığına bağlı olarak zaman uzayabiliyor. Eskiden evraklar postayla gönderilirken, kaybolabiliyordu. Son beş yıldır sisteme evraklar yükleniyor. Dosyalar çok fazla. Hakimler de insan ve çalışma güçleri sınırlı. Aynı gün 15 duruşma var ve tanıklar çok fazla. Hakim az tanık getirmemizi ve bir sonraki duruşmada diğer tanıkları dinlemeyi istiyor. İddianın karmaşıklığına, tanıkların çokluğuna, delillerin toplanma biçimine, araştırma yapılacak konuların çokluğuna göre süre değişebiliyor. Bazan istinaf ve yargıtaydan yeniden inceleme yapmak üzere dava geri dönebiliyor. Savurganlık gibi durumlarda yaklaşık bir yıl dava sürer. Nafaka gibi beklenmeyecek acil durumlarda olduğu gibi bu durumda da tedbir kararları çıkarılabiliyor. Mahkeme dosyayı ve ekleri önüne koyup bir iş listesi yapıyor. Buna ‘Tensip Zaptı’ diyoruz. İşlerin arasından önemi ve aciliyetine göre tedbir kararı isteyebiliyoruz. Oturdukları evi satma yetkisinin elinden alınması gibi. Böylece maduriyet önleniyor.
Şule: Karşılıklı olarak anlaşmaları, adamın kendisini kontrol edemediğini kabul etmesi halinde, dava kısa sürede sonuçlanabiliyor mu?
Özlem: Daha kısa sürer. Kamu düzenini ilgilendiren bir durum bu. Ayrıca üçüncü şahısları da gözetebilmek için kötü niyetin olup olmadığına da bakmak zorunda. Hileli başvuru olup olmadığını gözetir. İlgilinin pişman olduğunu, kendini kontrol edemediğini, tedavi gördüğü halde sonucun değişmediğini söylemesi süreci hızlandırır.
Şule: Ara buluculuğa tabi bir işlem mi bu?
Özlem: Şu anda aile hukukuyla ilgili hiçbir işlem ara buluculuğa tabi değil. Kadın örgütleri olarak buna karşı çıkıyoruz. Savurganlıktan dolayı madur olan kadın, ekonomik şiddete uğruyor zaten. Aile içi şiddet vakalarında Avrupa Birliği açık tavsiye mektubu yayımladı. Bu durumlarda asla ara bulucu sistemi uygulanamaz diyor. Eşinden şiddet görüyor, şikayetçi oluyor, ve bu bir ceza dosyası. Savcı bunu sıradan bir yaralama gibi görüp uzlaştırıcıya götürmek istiyor. Bunun olmaması gerekiyor. Maalesef Türkiye’de her şey hakkıyla, layıkıyla uygulanmıyor. Kira sorunlarında, taraflar isterse, ara bulucuya gidebiliyor. Ara buluculuk yasası çok net.
Konuyla ilgili toparlama yaparken, yargının daha kısa sürede karar verdiği, buna denk, varılmak istenen sonuca daha etkili mahkemenin daha kolay kabul edebileceği ve sürecin daha hızlı olacağı başka bir maddeden söz etmek istiyorum. İzleyenler ne kadar haberdar bilmiyorum. Nafaka istemek için boşanmanın gerçekleşmesi şart değil. Bakım nafakası var. Evlilik bir sözleşme ve bazı yükümlülükleri var. Sadakat, iyi-kötü günde destek olma, sevme, sayma gibi. Bunun gibi kumar oynayan, gücü oranında katkıda bulunmayan eşe karşı kısıtlama kararı isteyebilirler. Bir çok yargıtay kararı var. Adam kumar oynuyor, eve para getirmiyor. Vesayetteki gibi kadının yoksulluğa ve dara düştüğünü, çaresiz olduğunu kanıtlamasına da gerek yok. Ailenin ekonomik varlığının korunması ve evlilikten doğan mali yükümlülüğün yerine getirilmesiyle orantılı bir şekilde eşlerden birinin talebi üzerine, hakim belirlenecek mal varlığı değeriyle malların tasarruf kısıtlamasına karar verebilir. Başka birine ev tutan adamın emekli maaşının tamamının, ya da bir bölümünün kadın eşe ödenmesi, bütün satış işlemlerinin eşin onayıyla gerçekleşmesi, Kıbrıs’a kumar oynamaya giden adamın yurt dışına çıkmasının engellenmesi gibi pek çok karar var. ‘Tasarruf yetkisinin sınırlandırılması (Madde 199)’ mahkeme vesayet istemek yerine, bu maddenin uygulanmasını daha kolay tercih edebiliyor. Vesayet davasını, bu maddeden dava açması gerektiği için reddedebiliyor. Bu iyi bir seçenek bence.
Aklıma gelenler bunlar. İzleyenlerin soruları olursa, bir sonraki söyleşimizde seve seve yanıtlarım. Eksik bıraktığımız yerleri tamamlarız diye düşünüyorum.
Şule: Sen çok ayrıntılı bir sunum hazırlamışsın. Çok çok teşekkür ediyoruz. Yazıdan çok, bu söyleşinin izleyicilerimiz için daha yararlı olacağını düşünüyorum.
Özlem: Her zamanki gibi sizlerle olmak çok güzeldi. Ben teşekkür ediyorum.
Şule: Bir sonraki söyleşimizde buluşmak üzere hoşça kalın sevgili izleyicilerimiz.
Şule: Sevgili Umudun Kadınları izleyicileri. ‘Hak Mı, Hukuk Mu, Lütuf Mu?’ Köşemizde bir değişiklik yapmak istedik. Yazıyla hukuk konuları daha zor anlaşıldığı için karşılıklı konuşarak söyleşerek bir kolaylık yapabiliriz diye düşündük.daha sonra sorularınız olduğunda, bunları yanıtlamak istedik. Avukat Özlem ayata ile birlikteyiz. Kendisini tanıtacak ama onunla bir geçmişimiz var, bunu da hatırlatalım. Daha önce ekip olarak çalıştığımız Kibele Dergisinde, ‘Yasal Haklarımızı Öğrenelim’ köşesini büyük bir emekle hazırlayıp yazıyordu. Hoş geldin Özlem.
Özlem: kibele’de sizinle çalışmak büyük bir zevkti benim için. Burada da sizinle olmaktan çok mutluyum. 22 yıldır avukatlık yapıyorum ve başından beri ağırlıklı olarak kadın hakları alanında çalışıyorum. Boşanma, mal rejimi, velayet davalarına bakıyorum. Davetinizi seve seve kabul ettim ve buradayım. savurganlık, alkol ve uyuşturucu madde bağımlılığı, mal varlığının kötü yönetilmesi, kötü yaşam tarzı nedeniyle bir kadının eşine kısıtlılık kararı verilebilir mi? sorunuz hakkında sizleri bilgilendireceğim. İsterseniz genel bir çerçeve çizeyim, örnek kararlar da buldum, bu örnekler üzerinden bir değerlendirme yapayım. Eksik bıraktığım yerler ve sorularınız olursa, daha sonra üzerinden geçeriz size uygunsa.
Şule: Uygundur.
Özlem: Biz kısıtlılık, hacir altına alma ile genellikle yaşlıların demans olması, evlerinden çıkamamaları gibi nedenlerle bakım yükümlülüğünü taşıyanların kira işlemleri, maaş alma gibi durumlarda kısıtlılık kararı aldırmak şeklinde karşılaşıyoruz. Eşin kumar oynaması, alkol alması, başka bir kadına ev açtığı için malını satması gibi durumlar pek rastladığımız olaylar değil.
Şule: Kısıtlılık, vesayet anlamına geliyor değil mi?
Özlem: Evet, ben Türkçesini kullanıyorum. Bu kavram, velayetle karıştırılıyor. Velayet, anne-babanın çocuğun eğitimi, geleceği ve varlığıyla ilgili kararlar alma yetkisi. Taraflar boşanmışsa, küçük çocukla ilgili anne ya da babaya verilen yetki. Küçük bir çocuk da vesayet altına alınabilir. Kurumda kalan, anne ve babası olmayan çocuklar vesayet altına alınabilir. Esas anlamda, akıl hastalığı, akıl zayıflığı nedeniyle hukuksal işlemlerini yapamaması, buna ek olarak savurganlık, alkol, uyuşturucu madde bağımlılığı, kötü yönetme, kişi bir yıldan fazla hapis cezası almışsa, dışarıdaki işlerini yürütemeyecekse başlığı altında yer alan konuları konuşacağız. Bu yasa maddesi yeni değil ancak çok uygulanmayan bir madde. Hakimler genelde aile hukukunda ekonomik nedenlerden dolayı çok sık başvurulan bir madde var, onu daha çok dikkate alıyorlar. Bunu da anlatacağım. Vesayet altına aldırma ile ilgili dava açılacaksa, bunun bazı koşulları var. Dava açmadan önce davanın reddedilmemesi için bunlara dikkat etmek gerekiyor. Savurganlık ya da saydığımız nedenlerin, kişi ve ailesini dar ve yoksul duruma düşürmesi önemli. Adam kumar oynuyordur ama çok fazla malı vardır. Yaşamları zora düşmemiştir. Bu durumda mahkeme davayı reddedecektir. Örneğin, kadının eşi alkol kullanıyor, kumar oynuyor, eve sürekli haciz geliyor. Ödenemeyen elektrik, su ve yakacak faturaları, çocuğun ödenemeyen okul taksitleri, bakkal defterine yazılan borçlar ek belge olarak sunulmuş. Bu belgelerle adamın kötü alışkanlıkları desteklenerek kanıtlandığı için mahkeme vesayet kararı almış. Eğer bu belgeler eksikse, mahkeme davayı reddedebilir. Vesayet, kişinin hukuki dünyadan elinin, ayağının çekilmesi anlamına geliyor. Borçlanamaz, satış yapamaz, kefil olamaz, uzun süreli kira sözleşmesi yapamaz, vakıf kuramaz. Bir çocuk gibidir ve onun vesayetini üstlenen biri vardır ve bütün hukuki işlemleri onun yerine vasi yürütür. Sonuçları ağır olduğu için ayrıntılı incelenmeye tabidir. Hukuk davasıysa, bir danışman ya da avukattan destek almak çok önemli. Darp, yaralama gibi ceza davalarında, daha sonra eksik bıraktığımız delilleri sunabilir ve unuttuğumuz olayları anlatabiliriz. Süre kısıtlaması yoktur. Son dakika işler değişebilir, tersine dönebilir. Boşanma, nafaka, vesayet gibi hukuk davalarında, taraflar dava dilekçesindeki taleplerle bağlıdır. Cevaplar süreye bağlıdır. Ayrıntıların atlanmaması gerekir. Eşi kumar oynayan kadının davası reddedilince, kadın davasının neden reddedildiğini anlayamaz ve haksızlığa uğradığını düşünür. Adam evini terk etmiş, başka bir kadına ev açmış, bütün mal varlığını ev açtığı kadının üzerine devretmiş, parasını çarçur etmeyi sürdürüyor. Bu maddeye göre dava açabilir, kanıtlaması koşuluyla. Yargıtay kararlarına göre kötü yaşam tarzı, toplumun ahlaki kurallarıdır. Evli, çocukları olan birinin başka biriyle yaşaması, medeni kanuna göre, gücü oranında evi geçindirmesi gerekirken, ailesini ihmal etmesi kötü yaşam tarzına girer. Tanık sınırlaması yoktur. Olayları bilen yetişkin çocuklar, aile büyükleri, yakın arkadaşlar, çocuğun öğretmeni tanık gösterilebilir. Mahkeme yeterli bulursa, tanıkların tümünü dinlemeyebilir. Önemli olan olaya göre tanık bulmaktır. Eve haciz geldiğinde, komşuyu çağırıp olaya tanık olmasını sağlamak gibi. Olayın farklılıklarına göre farklı anlatımlar yapacak tanıkları belirleyip olayın bütününün anlaşılması önemlidir. Delil sınırlaması da yoktur.
Mahkeme vesayet altına alınan kişi hakkında aklıselim davranıp davranmadığına ilişkin doktor raporu ister. Mal varlığı ne kadardı, şimdi ne durumda olduğunu anlamak için hesap hareketlerine, mal varlığının giriş-çıkışlarına dikkat eder. dava kabul edildiğinde, karar, kişinin ikametkahının bulunduğu Nüfus Müdürlüğü’ne bildirilir. Bu andan itibaren yaptığı bütün işlemler geçersiz sayılır. Banka kredi vermişse, bunu bizden geri alamaz fakat bu durumda olan kişi hakkında iptal işlemini yapabilir. Artık her şey onaya tabidir. Vasinin denetiminde maaşını çekebilir, vasi giderleri halleder. Başvurucu, “eşim bizi dara düşürdü” diyen kişi, yetişkin çocuklar, aileden biri vasi olabilir. Mahkeme, vasinin kısıtlı olup olmadığına, aralarında bir husumet olup olmamasına dikkat eder. Aralarında düşmanlık, çıkar çatışması olmayacak. Ekonomik işlerin yürütülmesi vasiye bağlı olduğu için ona zarar vermeyecek kişinin vasi olması gerekir. Kişi onu gerçek anlamıyla koruyacak. Günlük, olağan işler vasinin denetimindedir. Ancak ev satışı gibi büyük işlerde vasi kararı veren mahkemeden, kimi zaman da bir üst mahkemeden izin almak zorundadır. Eski kumar borçları nedeniyle ev satılmak zorunda mesela. Satış nedeni, satış miktarı gibi bilgilerin mahkemeye bildirilmesi gerekir. Mahkeme izin verirse, vasi satış yapabilir. Vasinin zarar vermemesi de gözetilir. 2008 yılında, Tunceli’de bir kadın, eşi kumar oynadığı için dava açmış. Maaşının tamamını kumara yatırdığı için çocukların yemek bulamaması, komşuların destek olduğu iddiasıyla vasi talep etmiş. Mahkeme reddetmiş, yargıtay, yoksulluğa ve darlığa düşme tehlikesi olduğunu belirterek vasi atamış.
Vasi kararı, tapu, bankalar gibi pek çok resmi kuruma bildiriliyor. İyi niyetli üçüncü kişiler korunamıyor. Örneğin, kişi vesayet altında olduğunu söylemeden kira sözleşmesi imzalıyor. Karşı taraf bunu bilmiyor. Adam peşinatı alıp kumara yatırıyor. Bu durumda iyi niyetli olan ve kira peşinatını vereni korumuyor. Çünkü adamın yaptığı bütün hukuki işlemler geçersiz.
Adam evli olduğu halde sürekli televizyonlardaki evlilik programlarına katılıyor. Lüks hediyeler alıyor. Evlenme vaadiyle kadınları kandırıp tatile götürüyor. Lüks hediyeler almak savurganlığa, evli olduğu halde kadınlarla ilişki kurması da kötü yaşam tarzına girebiliyor.
Buraya kadar aklınıza takılan, anlamadığınız, eksik bıraktığım bilgiler varsa, sorun, daha sonra devam edeyim istiyorum.
Şule: Anlattıkların çok ilginç olaylar ve izleyiciler açısından çok yararlı olduğunu düşünüyorum. Dava masrafları ne kadar tutuyor? Dava ne kadar bir sürede sonuçlanıyor? Doktor ve bilir kişi raporları da var işin içinde.
Özlem: Açılan davanın bir bedeli varsa, onun üzerinden harç hesaplanır. Tazminat miktarı, hileli ev satışının iptali davası gibi. Vesayet davası, üzerinden hesaplanarak değer biçilecek bir dava değil. Sınırlı olarak masraf alınıyor. Günümüzün ekonomik koşulları gereği rakamlar sürekli değişiyor. Yaklaşık 200-500 TL. civarında olabilir. Tam rakamı öğrenip sizinle daha sonra paylaşabilirim isterseniz.
Şule: Bu bilgi yeterli. İzleyicilerimizden gelen farklı sorular olursa, bir sonraki söyleşimizde yanıtlamanızı isteyebiliriz.
Özlem: Maalesef Türkiye’de yargı çok uzun sürüyor. Davayı açtık, duruşma iki buçuk ay sonrasına veriliyor. Demans hastası gibi acil bir durum için dava açtığımızda, çekişmeli bir durum olmadığı için mahkeme hastaneye sevk ediyor hastane, yaşlının dışarıdaki hukuki işlemleri yapamayacağına ilişkin rapor veriyor. Rapor dosyaya girdiğinde, duruşma olmadan da dava sonuçlanabiliyor. En geç bir ay içinde sonuçlanabiliyor. bazan demans hastasının ağabeyi vasi olacaksa, komşulara sorulması isteniyor, aralarında bir husumet var mı, yok mu diye. Karakoldan isteniyor bu bilgiler. Karakolun işlemleri ne kadar sürede yaptığına bağlı olarak zaman uzayabiliyor. Eskiden evraklar postayla gönderilirken, kaybolabiliyordu. Son beş yıldır sisteme evraklar yükleniyor. Dosyalar çok fazla. Hakimler de insan ve çalışma güçleri sınırlı. Aynı gün 15 duruşma var ve tanıklar çok fazla. Hakim az tanık getirmemizi ve bir sonraki duruşmada diğer tanıkları dinlemeyi istiyor. İddianın karmaşıklığına, tanıkların çokluğuna, delillerin toplanma biçimine, araştırma yapılacak konuların çokluğuna göre süre değişebiliyor. Bazan istinaf ve yargıtaydan yeniden inceleme yapmak üzere dava geri dönebiliyor. Savurganlık gibi durumlarda yaklaşık bir yıl dava sürer. Nafaka gibi beklenmeyecek acil durumlarda olduğu gibi bu durumda da tedbir kararları çıkarılabiliyor. Mahkeme dosyayı ve ekleri önüne koyup bir iş listesi yapıyor. Buna ‘Tensip Zaptı’ diyoruz. İşlerin arasından önemi ve aciliyetine göre tedbir kararı isteyebiliyoruz. Oturdukları evi satma yetkisinin elinden alınması gibi. Böylece maduriyet önleniyor.
Şule: Karşılıklı olarak anlaşmaları, adamın kendisini kontrol edemediğini kabul etmesi halinde, dava kısa sürede sonuçlanabiliyor mu?
Özlem: Daha kısa sürer. Kamu düzenini ilgilendiren bir durum bu. Ayrıca üçüncü şahısları da gözetebilmek için kötü niyetin olup olmadığına da bakmak zorunda. Hileli başvuru olup olmadığını gözetir. İlgilinin pişman olduğunu, kendini kontrol edemediğini, tedavi gördüğü halde sonucun değişmediğini söylemesi süreci hızlandırır.
Şule: Ara buluculuğa tabi bir işlem mi bu?
Özlem: Şu anda aile hukukuyla ilgili hiçbir işlem ara buluculuğa tabi değil. Kadın örgütleri olarak buna karşı çıkıyoruz. Savurganlıktan dolayı madur olan kadın, ekonomik şiddete uğruyor zaten. Aile içi şiddet vakalarında Avrupa Birliği açık tavsiye mektubu yayımladı. Bu durumlarda asla ara bulucu sistemi uygulanamaz diyor. Eşinden şiddet görüyor, şikayetçi oluyor, ve bu bir ceza dosyası. Savcı bunu sıradan bir yaralama gibi görüp uzlaştırıcıya götürmek istiyor. Bunun olmaması gerekiyor. Maalesef Türkiye’de her şey hakkıyla, layıkıyla uygulanmıyor. Kira sorunlarında, taraflar isterse, ara bulucuya gidebiliyor. Ara buluculuk yasası çok net.
Konuyla ilgili toparlama yaparken, yargının daha kısa sürede karar verdiği, buna denk, varılmak istenen sonuca daha etkili mahkemenin daha kolay kabul edebileceği ve sürecin daha hızlı olacağı başka bir maddeden söz etmek istiyorum. İzleyenler ne kadar haberdar bilmiyorum. Nafaka istemek için boşanmanın gerçekleşmesi şart değil. Bakım nafakası var. Evlilik bir sözleşme ve bazı yükümlülükleri var. Sadakat, iyi-kötü günde destek olma, sevme, sayma gibi. Bunun gibi kumar oynayan, gücü oranında katkıda bulunmayan eşe karşı kısıtlama kararı isteyebilirler. Bir çok yargıtay kararı var. Adam kumar oynuyor, eve para getirmiyor. Vesayetteki gibi kadının yoksulluğa ve dara düştüğünü, çaresiz olduğunu kanıtlamasına da gerek yok. Ailenin ekonomik varlığının korunması ve evlilikten doğan mali yükümlülüğün yerine getirilmesiyle orantılı bir şekilde eşlerden birinin talebi üzerine, hakim belirlenecek mal varlığı değeriyle malların tasarruf kısıtlamasına karar verebilir. Başka birine ev tutan adamın emekli maaşının tamamının, ya da bir bölümünün kadın eşe ödenmesi, bütün satış işlemlerinin eşin onayıyla gerçekleşmesi, Kıbrıs’a kumar oynamaya giden adamın yurt dışına çıkmasının engellenmesi gibi pek çok karar var. ‘Tasarruf yetkisinin sınırlandırılması (Madde 199)’ mahkeme vesayet istemek yerine, bu maddenin uygulanmasını daha kolay tercih edebiliyor. Vesayet davasını, bu maddeden dava açması gerektiği için reddedebiliyor. Bu iyi bir seçenek bence.
Aklıma gelenler bunlar. İzleyenlerin soruları olursa, bir sonraki söyleşimizde seve seve yanıtlarım. Eksik bıraktığımız yerleri tamamlarız diye düşünüyorum.
Şule: Sen çok ayrıntılı bir sunum hazırlamışsın. Çok çok teşekkür ediyoruz. Yazıdan çok, bu söyleşinin izleyicilerimiz için daha yararlı olacağını düşünüyorum.
Özlem: Her zamanki gibi sizlerle olmak çok güzeldi. Ben teşekkür ediyorum.
Şule: Bir sonraki söyleşimizde buluşmak üzere hoşça kalın sevgili izleyicilerimiz.
Yorumlar
Bu yazı için yorum mevcut değil.
Dilerseniz Buradan yeni yorum gönderebilirsiniz.