Yazan: Emine Kamçı
Son kıpırtısı, son devinişiydi o başın, o güzel varlığın son gösterisiydi gitmeden…
Bir kıvılcım sıçramışçasına çekiverdi ellerini kadın! Çeker çekmez de gözyaşlarına boğuluverdi. Onu son görüşü olacaktı. Bir daha ona dokunamayacak o siyah, ipek gibi tüyleri bir daha okşayamayacaktı. Ne acıydı ki on bir yıllık birliktelikleri az sonra son bulacaktı. O çok hastaydı. Yaşasa da bu yaşam onun için uzun olmamakla birlikte, acı çekerek geçecekti. Bir an çelişki yaşadı kadın. Bir yanı suçluluk duyup küçük kızını buradan alıp gitmek isterken diğer yanı acılarının son bulmasını diliyordu.
Delikanlı, usulca annesinin koluna dokunarak:
“Tamam, imzaladım..!” dedi. Bu sözleri duyan kadın, her şeyi anladı. Karar verilmişti; artık geri dönülemezdi. Kadının hıçkırıklarına veteriner de daha fazla dayanamadı. Şimdi ise iki kadın birlikte ağlıyordu.
İğne yapılır yapılmaz hayvancık, boş bir çuval gibi masanın üzerine yıkılarak sonsuz uykusuna daldı. Sonra da alıp götürdüler onu. Burada işleri bitmişti. Anne oğul, ağlayarak dışarı çıktılar. Sokakta bir kedi miyavladı. İkisi de kulak kabarttı.
Eve girdiklerinde her şey yerli yerindeydi. Koltuğun üzerinde onu sardıkları küçük battaniye, kapının yanında mama ve su, deri sandalyenin üzerine kazınmış tırnak izleri. Hepsi ona aitti.
Kadın balkona çıktığında hafif bir idrar kokusu duydu. Bu da ondan bir izdi. Tuvaleti henüz oradaydı. Balkon demirlerinin üzerine sıralanmış saksılara doğru yürüdü. Ne zaman çiçekleri sulasa ayaklarının dibinde bitiverirdi kedicik. Onun yokluğuna alışmalıydı ama nasıl alışacaktı? Bu, hiç kolay olmayacaktı.
Son kıpırtısı, son devinişiydi o başın, o güzel varlığın son gösterisiydi gitmeden…
Bir kıvılcım sıçramışçasına çekiverdi ellerini kadın! Çeker çekmez de gözyaşlarına boğuluverdi. Onu son görüşü olacaktı. Bir daha ona dokunamayacak o siyah, ipek gibi tüyleri bir daha okşayamayacaktı. Ne acıydı ki on bir yıllık birliktelikleri az sonra son bulacaktı. O çok hastaydı. Yaşasa da bu yaşam onun için uzun olmamakla birlikte, acı çekerek geçecekti. Bir an çelişki yaşadı kadın. Bir yanı suçluluk duyup küçük kızını buradan alıp gitmek isterken diğer yanı acılarının son bulmasını diliyordu.
Delikanlı, usulca annesinin koluna dokunarak:
“Tamam, imzaladım..!” dedi. Bu sözleri duyan kadın, her şeyi anladı. Karar verilmişti; artık geri dönülemezdi. Kadının hıçkırıklarına veteriner de daha fazla dayanamadı. Şimdi ise iki kadın birlikte ağlıyordu.
İğne yapılır yapılmaz hayvancık, boş bir çuval gibi masanın üzerine yıkılarak sonsuz uykusuna daldı. Sonra da alıp götürdüler onu. Burada işleri bitmişti. Anne oğul, ağlayarak dışarı çıktılar. Sokakta bir kedi miyavladı. İkisi de kulak kabarttı.
Eve girdiklerinde her şey yerli yerindeydi. Koltuğun üzerinde onu sardıkları küçük battaniye, kapının yanında mama ve su, deri sandalyenin üzerine kazınmış tırnak izleri. Hepsi ona aitti.
Kadın balkona çıktığında hafif bir idrar kokusu duydu. Bu da ondan bir izdi. Tuvaleti henüz oradaydı. Balkon demirlerinin üzerine sıralanmış saksılara doğru yürüdü. Ne zaman çiçekleri sulasa ayaklarının dibinde bitiverirdi kedicik. Onun yokluğuna alışmalıydı ama nasıl alışacaktı? Bu, hiç kolay olmayacaktı.
Yorumlar
Bu yazı için yorum mevcut değil.
Dilerseniz Buradan yeni yorum gönderebilirsiniz.