yaylaboztas@yahoo.com
Kısa ve beyaz saçları, kolyesi ve mavi gözleriyle uzaklara bakıyor.
Üç tane  üyük boy plastik çöp kutusu yan yana duruyor. En soldaki sarı kutunun gövdesinde siyah büyük puntolarla İngilizce “glass”, “cam” yazıyor.  Yanındaki mavi kutunun gövdesinde büyük puntolarla İngilizce “Plastic”, “Plastik” yazıyor. Sondaki kırmızı kutunun gövdesinde“Hazardous”, “Tehlikeli” yazıyor.
YAZAN: Yayla BOZTAŞ

Tam çöpümü atmak için yere gömülü çöp konteynerine yaklaştığımda ayakla basılıp kaldırılması gereken kapağın açık olduğunu, arkasından geçirilmiş bir ipin sallandığını fark ettim. “Rüzgârdandır” diye düşündüm önce, ama ip içeriye sarkıtılmıştı, üstelik güneşli, yaprak kıpırdamıyor denecek kadar sakin bir gün. Doğru olmamasını dileyerek,
“Acaba aşağıda birisi mi var?” diye geçirdim içimden.
İyice yaklaşıp bakınca karanlıkta, çöp yığınlarının arasında gördüm onu. Poşetleri yırtıp pet şişe, karton, cam gibi atıkları bir çuvala dolduruyordu. Genç bir adam, genç dedim ama genç mi bilmiyorum? Bir çift gözdü gördüğüm, karanlıklar, çöpler içinde bir çift gözdü bana bakan… Yalnızca bir çift göz…
“Aman Tanrım ne yapıyorsunuz burada?” sorar sormaz cümlemin söylenmemiş olmasını istedim. Ne yaptığı belli değil miydi? Saçmalamıştım. Belki de şaşkınlığımdan, böyle bir görüntü beklemediğim için yaptığım bir saçmalık.
“Çöpümü atacağım,” dedim “Sana zararı olmasın.” İkinci yanlışım… Atma, kenara koy, yanında taşı, ama atma be kadın… O benden mantıklı ve soğukkanlı…
“At abla at, bir şey olmaz,”
Çok zor attım çöpü içeriye, ona değmeyecek bir köşeye doğru, ama çok zor… Başına dünyayı yıkıyor, onu diri diri gömüyormuşum gibi geldi bana. Tek tesellim attığım torbada iki tane pet şişe bulunmasıydı. Yine kızdım kendime ve çöpünü ayırmadan atan tüm insanlara…
“Neden bu atıkları ayırıp belirli bir noktaya bırakmıyoruz?” diye. Ayırdıklarımızı temiz temiz alsalardı, böyle dipsiz çöp kuyularına dalmak yerine, daha iyi olmaz mıydı?
Bizim atıklarımız, her tür pisliğin bulunduğu çöplerimizin içinden, hele bu salgın döneminde bir adam geçim kaynağını ayıklıyordu. Çok incitici, düşündürücü, onur kırıcı…
Bir müddet ayrılamadım bulunduğum yerden, birileriyle üzüntümü paylaşmak, bir şeyler söylemek, belki de günah çıkarmak istedim.
​Yüzümdeki ifadeyi gören bir kadın “Ne oldu kızım?” dedi.
“İçerde bir adam var, çöpün içinde, düşünebiliyor musunuz aşağıda bir adam var?” dedim tüm kırgınlığımla.
“Ya, vaah vah, ne yapsın ekmek parası!” demesini bekliyordum.
“He yaparlar,” dedi, “Yaparlar, öyle girerler çöpün içine. Alışıktır bunlar pisliğe.” Bu kadar.
Adamı çöpün içine girdiği için suçlayan, küçümseyen bir ifadeyle söyledi bunları, temizliğe alışmış, temiz giyimli kadın…
Oradan ayrılırken çok değişik düşünceler içindeydim. Aşağıdan karanlıkların içinden bana bakan o bir çift göz ve kadının, “He yaparlar öyle, girerler çöpün içine, alışıktır bunlar pisliğe,” diyen, küçümseyen sesi aklımdan hiç çıkmayacaktı. …
Bu da böyle bir sabah işte…

Yorumlar

Bu yazı için yorum mevcut değil.
Dilerseniz Buradan yeni yorum gönderebilirsiniz.